XVII. yüzyıl bilginlerinden olan Kâtip Çelebi, ömrü boyunca ilimle meşgul olan ve Osmanlı uleması arasında önemli yeri olan mühim bir âlimdir. Özellikle biyografi, bibliyografi, tarih ve coğrafya alanlarında yaptığı çalışmalarla hem İslâm toplumunun hem de Batılıların faydalanacağı kıymetli eserler vücuda getirmiştir. Diğer taraftan Batı dillerinden yaptığı tercümelerle Müslüman âlimlerin Batılı bilginleri tanımasını sağlamış, Doğu ile Batı arasında köprü olmak suretiyle Osmanlı’nın Batı’ya açılan penceresi olarak nitelendirilmiştir.
Kâtip Çelebi, ülkesinin meselelerini dert edinen bir âlimdir. Eserlerinde devlette ve toplumda gördüğü eksiklikleri dile getirmiş ve problemlerin halli için neler yapılması gerektiğini de göstermiştir. Öyle ki kısa sayılacak ömrü boyunca sürekli mücadele etmiş, fırsat buldukça toplumun hemen her kesimine nasihatlerde bulunmuştur.
Kâtip Çelebi, zamanındaki tartışmalı meselelerin değerlendirilmesinde dinî kaynaklarla birlikte dönemin şartları, toplumun örf ve âdetleri, sosyal ve psikolojik durumlarının da dikkate alınmasından yanadır. Halkın değerlerine önem verilmesi gerektiğini belirtmiş, bunları dikkate almayanları da “çağındaki insanların örfünü bilmeyen kişi (âlim de olsa) cahildir” diyerek tenkit etmiştir.
Kâtip Çelebi, bilginin tecrübeyle birleştirilmesini, ilimlerin kitap sayfalarında kalmadan hayata yansıtılmasının gereğini vurgulamıştır. O, dâhilde birlik ve huzuru temin etmenin, ilimde irfanda yükselmenin, devletin muasırı olan diğer devletlerle mücadelesindeki başarıların ancak dinî ve aklî ilimlerde yükselmek, bilgi ve tecrübeyi pratik hayata aktarmakla mümkün olabileceğine inanan bir âlimdir.
XVII. yüzyıl bilginlerinden olan Kâtip Çelebi, ömrü boyunca ilimle meşgul olan ve Osmanlı uleması arasında önemli yeri olan mühim bir âlimdir. Özellikle biyografi, bibliyografi, tarih ve coğrafya alanlarında yaptığı çalışmalarla hem İslâm toplumunun hem de Batılıların faydalanacağı kıymetli eserler vücuda getirmiştir. Diğer taraftan Batı dillerinden yaptığı tercümelerle Müslüman âlimlerin Batılı bilginleri tanımasını sağlamış, Doğu ile Batı arasında köprü olmak suretiyle Osmanlı’nın Batı’ya açılan penceresi olarak nitelendirilmiştir.
Kâtip Çelebi, ülkesinin meselelerini dert edinen bir âlimdir. Eserlerinde devlette ve toplumda gördüğü eksiklikleri dile getirmiş ve problemlerin halli için neler yapılması gerektiğini de göstermiştir. Öyle ki kısa sayılacak ömrü boyunca sürekli mücadele etmiş, fırsat buldukça toplumun hemen her kesimine nasihatlerde bulunmuştur.
Kâtip Çelebi, zamanındaki tartışmalı meselelerin değerlendirilmesinde dinî kaynaklarla birlikte dönemin şartları, toplumun örf ve âdetleri, sosyal ve psikolojik durumlarının da dikkate alınmasından yanadır. Halkın değerlerine önem verilmesi gerektiğini belirtmiş, bunları dikkate almayanları da “çağındaki insanların örfünü bilmeyen kişi (âlim de olsa) cahildir” diyerek tenkit etmiştir.
Kâtip Çelebi, bilginin tecrübeyle birleştirilmesini, ilimlerin kitap sayfalarında kalmadan hayata yansıtılmasının gereğini vurgulamıştır. O, dâhilde birlik ve huzuru temin etmenin, ilimde irfanda yükselmenin, devletin muasırı olan diğer devletlerle mücadelesindeki başarıların ancak dinî ve aklî ilimlerde yükselmek, bilgi ve tecrübeyi pratik hayata aktarmakla mümkün olabileceğine inanan bir âlimdir.