1972'de Nobel edebiyat ödülüyle taçlandırılmış Böll, Savaş Sonrası Edebiyatı'nın temsilcileri arasında ayrıcalıklı bir konuma sahip olmanın yanı sıra en çok tartışılan yazarlardan biridir. Yaşamı boyunca Nazizm, II. Dünya Savaşı ve Büyük Buhran başta olmak üzere birçok önemli tarihsel ve toplumsal olaya bizzat tanıklık etmiş ve bunlara yapıtlarında yer vermiştir. Toplumda gördüğü aksaklıklara yüz çevirmemesi ve gerektiğinde sözünü esirgememesi onu kaçınılmaz bir biçimde eleştiri oklarının hedefi haline getirmiştir. Palyaço romanında dini çevrelere özellikle de Katoliklere yönelik pejoratif üslubu nedeniyle eleştirilere maruz kalması bunun en somut örneğidir. Yazar yalnızca kullandığı dil ve benimsediği üsluptan dolayı eleştirilmekle kalmaz aynı zamanda geçmişle hesaplaşmada empatiden yoksun olmakla suçlanır. Öyle ki Yıkıntı Edebiyatı'nın diğer temsilcileri gibi Böll de Nazizm geçmişini konu alan eserlerinde asıl failleri aklamakla ve (ya) mağdurlara/kurbanlara yeterince yer vermemekle itham edilir. Elinizdeki çalışmada yazarın geçmişle hesaplaşmayı, iddia edildiği üzere tarafgir bir tutumla veya Holokost ile sınırlayarak değil 68 Kuşağı'nın da ısrarla vurguladığı üzere Hitler'in tabanına dolaysıyla asıl faillere yönelerek konu edindiğini göreceksiniz.
1972'de Nobel edebiyat ödülüyle taçlandırılmış Böll, Savaş Sonrası Edebiyatı'nın temsilcileri arasında ayrıcalıklı bir konuma sahip olmanın yanı sıra en çok tartışılan yazarlardan biridir. Yaşamı boyunca Nazizm, II. Dünya Savaşı ve Büyük Buhran başta olmak üzere birçok önemli tarihsel ve toplumsal olaya bizzat tanıklık etmiş ve bunlara yapıtlarında yer vermiştir. Toplumda gördüğü aksaklıklara yüz çevirmemesi ve gerektiğinde sözünü esirgememesi onu kaçınılmaz bir biçimde eleştiri oklarının hedefi haline getirmiştir. Palyaço romanında dini çevrelere özellikle de Katoliklere yönelik pejoratif üslubu nedeniyle eleştirilere maruz kalması bunun en somut örneğidir. Yazar yalnızca kullandığı dil ve benimsediği üsluptan dolayı eleştirilmekle kalmaz aynı zamanda geçmişle hesaplaşmada empatiden yoksun olmakla suçlanır. Öyle ki Yıkıntı Edebiyatı'nın diğer temsilcileri gibi Böll de Nazizm geçmişini konu alan eserlerinde asıl failleri aklamakla ve (ya) mağdurlara/kurbanlara yeterince yer vermemekle itham edilir. Elinizdeki çalışmada yazarın geçmişle hesaplaşmayı, iddia edildiği üzere tarafgir bir tutumla veya Holokost ile sınırlayarak değil 68 Kuşağı'nın da ısrarla vurguladığı üzere Hitler'in tabanına dolaysıyla asıl faillere yönelerek konu edindiğini göreceksiniz.