Kayseri Cezaevi Günlüğü

Stok Kodu:
9789753639521
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
344
Baskı:
4
Basım Tarihi:
2021-02
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
1. Hamur
%30 indirimli
280,00TL
196,00TL
Taksitli fiyat: 9 x 23,96TL
9789753639521
887267
Kayseri Cezaevi Günlüğü
Kayseri Cezaevi Günlüğü
196.00

Celal Bayar yaklaşık üç yıl kaldığı Kayseri Cezaevi’ndeki günlerini anlatırken, geriye dönüşler yaparak, Yassıada anılarını da aktarıyor.

“... vaktiyle bu avluda ağaçlar varmış. Zemin de toprakmış. Yassıada davaları başladık­ları sırada hapishanenin tamir ve ıslahı ele alınmış, bir subay bu işle vazifelendirilmiş. Uzağı gören insanlar! Mahkemenin 450-500 kişiyi mahkûm ederek buraya göndere­ceklerini derin bir ferasetle daha o zaman anlamışlar!

İşte bu tamir sırasında avludaki ağaçlar kesilmiş, toprak yere Erciyes’in ateş püskürdü­ğü devirden kalma siyah taşlar –arnavutkaldırımı tarzında– döşenmiş. Bu intizamsız kara taşlar üzerinde yürür, dört duvar arasında başımızı yukarıya kaldırır, mavi sema­dan temiz hava dilenirken, küçük bir “filiz” dikkatimizi çekti. Samet bu filizi himaye­sine aldı, korudu, büyümesi için ihtimam gösterdi. Filiz, kesilmiş bir ağacın kökünden sürmüştü. Ölçtüm, tam üç karış boylanmış, kışın kuruttuğu yaprakları dökülmüş, yerine yeşil tomurcuklar belirmiş. Bu hal bana dışarıda baharın başladığını hatırlattı. Düşündüm: İstanbul baharının güzelliğiyle meşhur şehirlerimiz cennet olarak na­zarımda canlandı. Odama döndüğüm zaman, Kayseri Hastanesi’nden muayeneden gelen Bahadır Dülger “Bahar gelmiş, dışarısı yemyeşil” dedi. Ben de bu filizin beni aldatmadığını anladım.”

Tartışmalı bir dönemin birinci elden tanıklığı...

Celal Bayar yaklaşık üç yıl kaldığı Kayseri Cezaevi’ndeki günlerini anlatırken, geriye dönüşler yaparak, Yassıada anılarını da aktarıyor.

“... vaktiyle bu avluda ağaçlar varmış. Zemin de toprakmış. Yassıada davaları başladık­ları sırada hapishanenin tamir ve ıslahı ele alınmış, bir subay bu işle vazifelendirilmiş. Uzağı gören insanlar! Mahkemenin 450-500 kişiyi mahkûm ederek buraya göndere­ceklerini derin bir ferasetle daha o zaman anlamışlar!

İşte bu tamir sırasında avludaki ağaçlar kesilmiş, toprak yere Erciyes’in ateş püskürdü­ğü devirden kalma siyah taşlar –arnavutkaldırımı tarzında– döşenmiş. Bu intizamsız kara taşlar üzerinde yürür, dört duvar arasında başımızı yukarıya kaldırır, mavi sema­dan temiz hava dilenirken, küçük bir “filiz” dikkatimizi çekti. Samet bu filizi himaye­sine aldı, korudu, büyümesi için ihtimam gösterdi. Filiz, kesilmiş bir ağacın kökünden sürmüştü. Ölçtüm, tam üç karış boylanmış, kışın kuruttuğu yaprakları dökülmüş, yerine yeşil tomurcuklar belirmiş. Bu hal bana dışarıda baharın başladığını hatırlattı. Düşündüm: İstanbul baharının güzelliğiyle meşhur şehirlerimiz cennet olarak na­zarımda canlandı. Odama döndüğüm zaman, Kayseri Hastanesi’nden muayeneden gelen Bahadır Dülger “Bahar gelmiş, dışarısı yemyeşil” dedi. Ben de bu filizin beni aldatmadığını anladım.”

Tartışmalı bir dönemin birinci elden tanıklığı...

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat