Günümüz İsrail devletinin anayasal dili olan İbranice ve temsil ettiği kültürün yanı sıra, Eski Dünya’da binlerce yıl sürgün azınlık topluluklar hâlinde yaşamış Yidiş dili ve kültürünü de muhafaza etme mücadelesi veren Avrupa Yahudileri, asimilasyon tehdidiyle birlikte Fransız Devrimi’nin yarattığı, sonrasında 19. ve 20. yüzyılda ulus devletlere ilham kaynağı olmuş milliyetçilik rüzgarından etkilenmiş, kendi ayınlanma sürecini de yürüterek, Rusya merkezli Avrupa devrim süreçlerinde de tüm diğer halklarla birlikte etkin olarak yer almıştır.
19.yüzyıl Avrupa’sına damgasını vuran pogrom ve katliamlarla birlikte içlerinde yeşerttikleri teolojik inançları olan “vaat edilmiş topraklar” fikriyle göç ederek ulusal bir birliktelik hayalî üzerine partiler kurmuş, çeşitli yayın organları çıkartmış, birbirlerine mektuplar yazmış, düzenledikleri konferans ve kongrelerde çetin tartışmalar yaşamışlardır. Yeni Dünya Amerika ve Filistin toprakları, kitlesel göç hayallerinin öncelikli hedefleri olmuş ve göç ederek koloniler kurdukları bu toprakların kendi öznel koşullarına göre politik tavırlar geliştirmişlerdir.
Kendilerine özgü sosyalizm anlayışlarına milliyetçi unsurlar da ekleyerek ulusal birliktelik kavramına yoğunlaşmışlar, kendi aydınlarının tabiriyle “yeniden dirilecekleri” bir ülke arayışına girişmişler ve Siyonizm fikrini yaratmışlardır.
Jonathan Frankel’ın 1862-1917 yılları arasında Rusya ve Kıta Avrupa’sında yaşayan Yahudilerin siyasi gelişimi, dönüşümü ve göç hareketliliğini birinci elden kaynaklarla aktarmaya çalıştığı bu akademik çalışma Moses Hess, Aron Liberman, Chaim Zhitlovsky, Nachman Syrkin ve Ber Borochov gibi Yahudi siyasi önderlerin kendi dönemlerinde yarattığı siyasi deneyimlere odaklanırken, farklı siyasi ideolojiler, sendikalar ve parti örgütlenme süreçleri ışığında ortaya çıkan Siyonizm fikrine ve günümüz İsrail Devleti’nin kuruluş sürecine nasıl zemin hazırlandığına ışık tutmaktadır.
Günümüz İsrail devletinin anayasal dili olan İbranice ve temsil ettiği kültürün yanı sıra, Eski Dünya’da binlerce yıl sürgün azınlık topluluklar hâlinde yaşamış Yidiş dili ve kültürünü de muhafaza etme mücadelesi veren Avrupa Yahudileri, asimilasyon tehdidiyle birlikte Fransız Devrimi’nin yarattığı, sonrasında 19. ve 20. yüzyılda ulus devletlere ilham kaynağı olmuş milliyetçilik rüzgarından etkilenmiş, kendi ayınlanma sürecini de yürüterek, Rusya merkezli Avrupa devrim süreçlerinde de tüm diğer halklarla birlikte etkin olarak yer almıştır.
19.yüzyıl Avrupa’sına damgasını vuran pogrom ve katliamlarla birlikte içlerinde yeşerttikleri teolojik inançları olan “vaat edilmiş topraklar” fikriyle göç ederek ulusal bir birliktelik hayalî üzerine partiler kurmuş, çeşitli yayın organları çıkartmış, birbirlerine mektuplar yazmış, düzenledikleri konferans ve kongrelerde çetin tartışmalar yaşamışlardır. Yeni Dünya Amerika ve Filistin toprakları, kitlesel göç hayallerinin öncelikli hedefleri olmuş ve göç ederek koloniler kurdukları bu toprakların kendi öznel koşullarına göre politik tavırlar geliştirmişlerdir.
Kendilerine özgü sosyalizm anlayışlarına milliyetçi unsurlar da ekleyerek ulusal birliktelik kavramına yoğunlaşmışlar, kendi aydınlarının tabiriyle “yeniden dirilecekleri” bir ülke arayışına girişmişler ve Siyonizm fikrini yaratmışlardır.
Jonathan Frankel’ın 1862-1917 yılları arasında Rusya ve Kıta Avrupa’sında yaşayan Yahudilerin siyasi gelişimi, dönüşümü ve göç hareketliliğini birinci elden kaynaklarla aktarmaya çalıştığı bu akademik çalışma Moses Hess, Aron Liberman, Chaim Zhitlovsky, Nachman Syrkin ve Ber Borochov gibi Yahudi siyasi önderlerin kendi dönemlerinde yarattığı siyasi deneyimlere odaklanırken, farklı siyasi ideolojiler, sendikalar ve parti örgütlenme süreçleri ışığında ortaya çıkan Siyonizm fikrine ve günümüz İsrail Devleti’nin kuruluş sürecine nasıl zemin hazırlandığına ışık tutmaktadır.