Kendine Ait Bir Oda, Virginia Woolf’un Ekim 1928’de, Cambridge Üniversitesi’ndeki iki kadın koleji olan Newnham College ve Girton College’da verdiği bir dizi konferansa dayanıyor. Bu feminist eser, ataerkilliğin egemen olduğu edebiyat alanında kadın yazarların yerini tartışıyor ve bazı sorulara cevap arıyor: Kız çocuklarına neden erkek kardeşleriyle aynı eğitim fırsatları verilmiyor? Kadınlarla ilgili literatür neden neredeyse yalnızca erkekler tarafından yazılıyor? Shakespeare’in onun kadar yetenekli bir kız kardeşi olsaydı, aynı ölçüde başarılı olabilir miydi? Kadınların sanatsal olarak aktif olabilmeleri için neye ihtiyaçları var? Bu sorunun cevabı: Ekonomik ama hepsinden önce entelektüel bağımsızlık. Virginia Woolf bunu, kadınların kendilerine ait bir odaya sahip olmalarıyla sembolize ediliyor ve bu düşündürücü ve bir o kadar etkileyici eserle kadınların edebiyatını bir kadının gözünden görmemizi sağlıyor.
Kendine Ait Bir Oda, Virginia Woolf’un Ekim 1928’de, Cambridge Üniversitesi’ndeki iki kadın koleji olan Newnham College ve Girton College’da verdiği bir dizi konferansa dayanıyor. Bu feminist eser, ataerkilliğin egemen olduğu edebiyat alanında kadın yazarların yerini tartışıyor ve bazı sorulara cevap arıyor: Kız çocuklarına neden erkek kardeşleriyle aynı eğitim fırsatları verilmiyor? Kadınlarla ilgili literatür neden neredeyse yalnızca erkekler tarafından yazılıyor? Shakespeare’in onun kadar yetenekli bir kız kardeşi olsaydı, aynı ölçüde başarılı olabilir miydi? Kadınların sanatsal olarak aktif olabilmeleri için neye ihtiyaçları var? Bu sorunun cevabı: Ekonomik ama hepsinden önce entelektüel bağımsızlık. Virginia Woolf bunu, kadınların kendilerine ait bir odaya sahip olmalarıyla sembolize ediliyor ve bu düşündürücü ve bir o kadar etkileyici eserle kadınların edebiyatını bir kadının gözünden görmemizi sağlıyor.