Gövdesi dimdik, yaprakları üzerinde ama suyu çekilmiş bir ağaç gibi kentli insan. Kendisiymiş gibi ama kendisi değil. Güçlükle ayakta durmaya çalışan, “olanca gücüyle kendini sıkmasa, bir gecede tüm iğne yapraklarını, kabuklarını yitirebilecek” denli titrek, iğreti, köksüz… Tuğba Gürbüz pek de duygusal olmayan bir dille yazıyor Batı'yı, çünkü bu evrende duygular da “kendisiymiş gibi”. Kent, kendi üzerine kapanmış, nefes alamadığı gibi nefes aldırmıyor da; nefessizlik hali çırpınmaya dönüştükçe duygular yerini boşluğa, boşlukta salınmaya bırakıyor. Kente, toplumsal rollere, anneliğe, evliliğe, ilişkilere, hayata karşı anlam arayışı Tuğba Gürbüz öykülerinde belirgin temalar. Kendisiymiş Gibi, aslında yabancılaşmayı kanıksamış hayatlarımıza belli bir mesafeden bakmaya davet eden, vurgulardan uzak bir kitap. Tıpkı öykü gibi… “Buraya bak! Kendisiymiş Gibi, ama kendisi değil…”
Gövdesi dimdik, yaprakları üzerinde ama suyu çekilmiş bir ağaç gibi kentli insan. Kendisiymiş gibi ama kendisi değil. Güçlükle ayakta durmaya çalışan, “olanca gücüyle kendini sıkmasa, bir gecede tüm iğne yapraklarını, kabuklarını yitirebilecek” denli titrek, iğreti, köksüz… Tuğba Gürbüz pek de duygusal olmayan bir dille yazıyor Batı'yı, çünkü bu evrende duygular da “kendisiymiş gibi”. Kent, kendi üzerine kapanmış, nefes alamadığı gibi nefes aldırmıyor da; nefessizlik hali çırpınmaya dönüştükçe duygular yerini boşluğa, boşlukta salınmaya bırakıyor. Kente, toplumsal rollere, anneliğe, evliliğe, ilişkilere, hayata karşı anlam arayışı Tuğba Gürbüz öykülerinde belirgin temalar. Kendisiymiş Gibi, aslında yabancılaşmayı kanıksamış hayatlarımıza belli bir mesafeden bakmaya davet eden, vurgulardan uzak bir kitap. Tıpkı öykü gibi… “Buraya bak! Kendisiymiş Gibi, ama kendisi değil…”