Bu kent teorisi, her gazetecinin, her şairin ve romancının kentin yaşayan bir şey olduğunu bildiği şeyi bir şekilde açıklayamaz. Zira bir yaşam sistemi olarak kent, biyolojik evrimin yapısına nüfuz ederek yeni bir kentsel-böcek ve bir kentsel-hayvan biçimi yaratır. Esasen kentte, proletarya ve bürokrat kadar, - gümüş balığı, halı böceği, tahtakurusu ve hamamböceği gibi - kentli olan özel böcekler de vardır. Fareler ve sokak kedileri de, mesafeli ve sofistike bir sinizm kadar kentli bir görünüme sahip olan kentin hayvan sakinleridir. Kentin tüylü dünyadan temsilcileri olan serçeler de, sığırcıklar da, güvercinler de, diğer kentlilerle aynı soğukkanlılık içinde trafikten kaçarlar, meydanlarda yaşarlar, geçimlerini sağlamak amacıyla ticaretin yan ürünlerini satmak için mağaralarda konseyler kurarlar. Her kentin şafak zamanında, kentin geometrisi olan dairelerin, dikdörtgenlerin, çokgenlerin ve üçgenlerin, topraktan özgürleşen insan ruhunun özü gibi bir sisin içinde yüzdüğü anlar vardır. Yıldızların aydınlattığı gecelerde, adeta kuleleri karanlıkta perçinlenen yıldızlardan koparmak istercesine yukarıya doğru yükseldiği ve kentin, insanlığın zamana karşı sert bir itirazı gibi göründüğü zamanlar vardır.
Bu kent teorisi, her gazetecinin, her şairin ve romancının kentin yaşayan bir şey olduğunu bildiği şeyi bir şekilde açıklayamaz. Zira bir yaşam sistemi olarak kent, biyolojik evrimin yapısına nüfuz ederek yeni bir kentsel-böcek ve bir kentsel-hayvan biçimi yaratır. Esasen kentte, proletarya ve bürokrat kadar, - gümüş balığı, halı böceği, tahtakurusu ve hamamböceği gibi - kentli olan özel böcekler de vardır. Fareler ve sokak kedileri de, mesafeli ve sofistike bir sinizm kadar kentli bir görünüme sahip olan kentin hayvan sakinleridir. Kentin tüylü dünyadan temsilcileri olan serçeler de, sığırcıklar da, güvercinler de, diğer kentlilerle aynı soğukkanlılık içinde trafikten kaçarlar, meydanlarda yaşarlar, geçimlerini sağlamak amacıyla ticaretin yan ürünlerini satmak için mağaralarda konseyler kurarlar. Her kentin şafak zamanında, kentin geometrisi olan dairelerin, dikdörtgenlerin, çokgenlerin ve üçgenlerin, topraktan özgürleşen insan ruhunun özü gibi bir sisin içinde yüzdüğü anlar vardır. Yıldızların aydınlattığı gecelerde, adeta kuleleri karanlıkta perçinlenen yıldızlardan koparmak istercesine yukarıya doğru yükseldiği ve kentin, insanlığın zamana karşı sert bir itirazı gibi göründüğü zamanlar vardır.