İslamiyet hoşgörü ve iyilik telkin ederken, Şeyh Galib'den Taliban'a nasıl geldi? Kaybedilen bu düzlemin sebepleri tam olarak neler? Dindarlık kır ile kent arasında ne gibi değişikliklere uğradı? Halen uğramaya devam ediyor mu? Çağın gerektirdiği gibi bir Müslümanlık yaşamak mümkün mü? Değilse, neden mümkün değil? Bu ve bunun gibi mühim sorulara yanıt arıyor Mehmet Altan. Güncelliğini uzun zaman koruyacağa benziyor dindarlığın boyutları da...
Kent Dindarlığı yeni bir önsöz ve gözden geçirilmiş haliyle tekrar okuyucunun karşısına çıkıyor. Köylülük, din ve bilim; özeleştiri, üretim ve ekonomi; Cumhuriyet'in değiştirdiği şeyler, bir inanç entelektüeli olarak imamlar, Kur'an ve dil sorunu; kent dindarlığının ne olduğu ve nereye gittiği; ulaşmamız gereken kent dindarlığı gibi başlıklar altında, sosyolojik ve ekonomik analizler yapıyor Altan. Kimi zaman mevcut sorulara ve sorunlara yanıt veriyor, kimi zaman da soruyu ortaya atıyor. Muhataplarının bu soru ve sorunlara ne kadar kulak kabartacağı, muhtemelen ülkemizin geleceğini de yakından ilgilendiriyor...
"Bugün artık neredeyse kaybolan hatta varlığı bile unutulan bu zarif ve ahlaklı İslam yorumunu, estetiği ve felsefeyi önemseyen bu "kent dindarları"nı yeniden hatırlamamızın, o dindarlık anlayışını yeniden tartışmamızın hayati bir öneme sahip olduğuna inanıyorum.Eminim ki benim anlatmaya çalıştıklarımı benden çok daha iyi anlatacak din âlimleri, İlahiyat kökenli yazarlar vardır.Benimki sadece o tür Müslümanları özlemiş, kendi toplumunda onları görmek isteyen, onların varlığının bütün topluma güven aşılayabileceğini düşünen birinin, 'öyle birileri vardı' hatırlatması…Neden kaybolduklarını, yerlerini kimlerin aldığını anlamaya çalışan birinin mütevazı çabası."
- Mehmet Altan
İslamiyet hoşgörü ve iyilik telkin ederken, Şeyh Galib'den Taliban'a nasıl geldi? Kaybedilen bu düzlemin sebepleri tam olarak neler? Dindarlık kır ile kent arasında ne gibi değişikliklere uğradı? Halen uğramaya devam ediyor mu? Çağın gerektirdiği gibi bir Müslümanlık yaşamak mümkün mü? Değilse, neden mümkün değil? Bu ve bunun gibi mühim sorulara yanıt arıyor Mehmet Altan. Güncelliğini uzun zaman koruyacağa benziyor dindarlığın boyutları da...
Kent Dindarlığı yeni bir önsöz ve gözden geçirilmiş haliyle tekrar okuyucunun karşısına çıkıyor. Köylülük, din ve bilim; özeleştiri, üretim ve ekonomi; Cumhuriyet'in değiştirdiği şeyler, bir inanç entelektüeli olarak imamlar, Kur'an ve dil sorunu; kent dindarlığının ne olduğu ve nereye gittiği; ulaşmamız gereken kent dindarlığı gibi başlıklar altında, sosyolojik ve ekonomik analizler yapıyor Altan. Kimi zaman mevcut sorulara ve sorunlara yanıt veriyor, kimi zaman da soruyu ortaya atıyor. Muhataplarının bu soru ve sorunlara ne kadar kulak kabartacağı, muhtemelen ülkemizin geleceğini de yakından ilgilendiriyor...
"Bugün artık neredeyse kaybolan hatta varlığı bile unutulan bu zarif ve ahlaklı İslam yorumunu, estetiği ve felsefeyi önemseyen bu "kent dindarları"nı yeniden hatırlamamızın, o dindarlık anlayışını yeniden tartışmamızın hayati bir öneme sahip olduğuna inanıyorum.Eminim ki benim anlatmaya çalıştıklarımı benden çok daha iyi anlatacak din âlimleri, İlahiyat kökenli yazarlar vardır.Benimki sadece o tür Müslümanları özlemiş, kendi toplumunda onları görmek isteyen, onların varlığının bütün topluma güven aşılayabileceğini düşünen birinin, 'öyle birileri vardı' hatırlatması…Neden kaybolduklarını, yerlerini kimlerin aldığını anlamaya çalışan birinin mütevazı çabası."
- Mehmet Altan