Cep telefonlarının, tabletlerin olmadığı, sanal âlemin gerçek hayatın önüne henüz geçmediği, çocukların evlere tıkılmak yerine sokaklarda türlü türlü oyunlar oynayarak vakit geçirdiği, hasret çekenlerin mektuplaştığı, aşkların gizli gizli yaşandığı yıllar… Televizyonun, telefonun, kaloriferin, araba sahibi olmanın lüks sayıldığı yıllar…
O güzel yılların tadını alıp da, geçmişe özlem duymayanımız var mıdır aramızda?
Münevver Sevin Akbaş, 1970'lerden günümüze uzanan kişisel anılarını aktardığı kitabında, okurlara o “huzurlu” zamanları hatırlatıyor. İnsanoğlunun teknolojinin esiri olmadığı, her şeyin daha gerçek, daha içten, daha samimi olduğu zamanları gözümüzün önüne getirip, bize şimdiki zamanı sorgulatıyor.
Keşke Bir Kaplumbağa mı Olsaydık?, o zamanları yaşamış olanların geçmişi yad edip kendi benzer anılarını hatırlayacakları; yaşamamış olanlarınsa o yılların nasıl olduğuna dair fikir edinebilecekleri bir anı kitabı.
Cep telefonlarının, tabletlerin olmadığı, sanal âlemin gerçek hayatın önüne henüz geçmediği, çocukların evlere tıkılmak yerine sokaklarda türlü türlü oyunlar oynayarak vakit geçirdiği, hasret çekenlerin mektuplaştığı, aşkların gizli gizli yaşandığı yıllar… Televizyonun, telefonun, kaloriferin, araba sahibi olmanın lüks sayıldığı yıllar…
O güzel yılların tadını alıp da, geçmişe özlem duymayanımız var mıdır aramızda?
Münevver Sevin Akbaş, 1970'lerden günümüze uzanan kişisel anılarını aktardığı kitabında, okurlara o “huzurlu” zamanları hatırlatıyor. İnsanoğlunun teknolojinin esiri olmadığı, her şeyin daha gerçek, daha içten, daha samimi olduğu zamanları gözümüzün önüne getirip, bize şimdiki zamanı sorgulatıyor.
Keşke Bir Kaplumbağa mı Olsaydık?, o zamanları yaşamış olanların geçmişi yad edip kendi benzer anılarını hatırlayacakları; yaşamamış olanlarınsa o yılların nasıl olduğuna dair fikir edinebilecekleri bir anı kitabı.