İçinden geldiği sınıfı gerçekçi bir bakış açısıyla eleştiren Edith Wharton’ın 1905’te yayımlanan romanı Keyif Evi, New York sosyetesinin para ve iktidara dayanan duyusuzluğunu ve acımasızlığını gözler önüne serer.
İyi bir evlilik yapmak için çabalayan Lily, hayal kırıklıkları ve mutsuzluklar yaşamaya, sınıfının ikiyüzlülüğünü, bencilliğini, acımasızlığını ve yozluğunu görmeye mahkûmdur. Lily her ne kadar tek servetinin güzelliği olduğunun farkında olsa da bir kadının kalbinin sonsuz özgürlüğünü içinde duymaktadır. Bununla birlikte duyarlı, zeki ve incelikli bir insan olması da arzularını yalnızca maddiyata ve gösterişe indirgemesine engel olmaktadır.
Keyif Evi, Amerika’nın finans kapitalizmiyle zenginleştiği bir dönemin sosyal, ekonomik ve kültürel şartlarına ışık tutan bir başyapıt olarak edebiyat ve kültür tarihinde seçkin bir yere sahiptir.
Amerikan edebiyatında, çok az eser sınıfsal farkları, kadının özellikle sosyete tarafından bir metaya indirgenmesini, ataerkilliğin, ekonomik yapının baskısı altında ezilerek sınıfsal ayrımcılığın kurbanı olmasını bu kadar çarpıcı bir şekilde ortaya koymuştur.
İçinden geldiği sınıfı gerçekçi bir bakış açısıyla eleştiren Edith Wharton’ın 1905’te yayımlanan romanı Keyif Evi, New York sosyetesinin para ve iktidara dayanan duyusuzluğunu ve acımasızlığını gözler önüne serer.
İyi bir evlilik yapmak için çabalayan Lily, hayal kırıklıkları ve mutsuzluklar yaşamaya, sınıfının ikiyüzlülüğünü, bencilliğini, acımasızlığını ve yozluğunu görmeye mahkûmdur. Lily her ne kadar tek servetinin güzelliği olduğunun farkında olsa da bir kadının kalbinin sonsuz özgürlüğünü içinde duymaktadır. Bununla birlikte duyarlı, zeki ve incelikli bir insan olması da arzularını yalnızca maddiyata ve gösterişe indirgemesine engel olmaktadır.
Keyif Evi, Amerika’nın finans kapitalizmiyle zenginleştiği bir dönemin sosyal, ekonomik ve kültürel şartlarına ışık tutan bir başyapıt olarak edebiyat ve kültür tarihinde seçkin bir yere sahiptir.
Amerikan edebiyatında, çok az eser sınıfsal farkları, kadının özellikle sosyete tarafından bir metaya indirgenmesini, ataerkilliğin, ekonomik yapının baskısı altında ezilerek sınıfsal ayrımcılığın kurbanı olmasını bu kadar çarpıcı bir şekilde ortaya koymuştur.