İnsanların pek çoğu gafleti bertaraf edemedikleri için yaratılışlarındaki nefsani arzuları azgınlaştıracak bir yol tutarlar. Böyle kimselerde görülen en çirkin iki vasıf da; "kibir ve ucub'dur. Kibir ve ucub, helak edici iki hastalıktır. Mütekebbir ve kendisini beğenen kimseler malül ve hastadırlar. Bunların ikisi de Allah'ın nezdinde buğzedilirler.
Kibir, kendinden başkasını hor ve hakir görmek; ucub ise, kendini beğenmek ve şahsını başkalarından üstün bilmektir. Kibir ile ucub, birbirinden ayrılmayan iki çirkin vasıftır. Bu illetlerin neticesi, dünyada huzursuzluk, ahirette ise ilahi azap tecellileridir. Bu iğrenç huylar, kişinin kalbi ile güzel ahlak arasına çekilen birer manevi afet perdesidir.
Kibir ve ucub sahibi kişi, herkesi küçük görme illetine müptela olduğu İçin "gayz, kin, yalan, iftira ve öfke" gibi her türlü nefsani kötülüğü sinesinde barındırır ve neticede rûhuna zehir saçar. Diğer yandan bunların zıddı olan "tevazu, merhamet, samimiyet, doğruluk, kanaat" gibi ne kadar insani güzellikler varsa, onlara da menfiliklerdeki şiddeti nispetinde veda eder. Çünkü cennete girmeye mâni olan bu cehennemi vasıflar, ahlaki kıymetler ile bir arada barınamaz.
İnsanların pek çoğu gafleti bertaraf edemedikleri için yaratılışlarındaki nefsani arzuları azgınlaştıracak bir yol tutarlar. Böyle kimselerde görülen en çirkin iki vasıf da; "kibir ve ucub'dur. Kibir ve ucub, helak edici iki hastalıktır. Mütekebbir ve kendisini beğenen kimseler malül ve hastadırlar. Bunların ikisi de Allah'ın nezdinde buğzedilirler.
Kibir, kendinden başkasını hor ve hakir görmek; ucub ise, kendini beğenmek ve şahsını başkalarından üstün bilmektir. Kibir ile ucub, birbirinden ayrılmayan iki çirkin vasıftır. Bu illetlerin neticesi, dünyada huzursuzluk, ahirette ise ilahi azap tecellileridir. Bu iğrenç huylar, kişinin kalbi ile güzel ahlak arasına çekilen birer manevi afet perdesidir.
Kibir ve ucub sahibi kişi, herkesi küçük görme illetine müptela olduğu İçin "gayz, kin, yalan, iftira ve öfke" gibi her türlü nefsani kötülüğü sinesinde barındırır ve neticede rûhuna zehir saçar. Diğer yandan bunların zıddı olan "tevazu, merhamet, samimiyet, doğruluk, kanaat" gibi ne kadar insani güzellikler varsa, onlara da menfiliklerdeki şiddeti nispetinde veda eder. Çünkü cennete girmeye mâni olan bu cehennemi vasıflar, ahlaki kıymetler ile bir arada barınamaz.