"İdam hükmün kesinleşti” dedi. Sanki karşımdaki her yönüyle beni temsil eden vekilim değil de yakalandığı ölümcül ağır hastalığına tıp tarafından çare bulunmayan ve yakın zamanda öleceğini hastasına bildiren açık sözlü bir doktor edasıyla söylemişti. Onunla vedalaşıp vedalaşmadığımı bile hatırlamıyorum. Uyurgezer gibi sarsak ve yel yepelek yürümüş, görüş alanından çıkmışım. Gözlerimin önüne bir perde çekilmiş gibi her şeyi bulanık ve sisli görüyorum. Kulaklarımda uğultudan başka seda yok. Arkamdan seslenmişse de duymamışım. İçgüdülerimin beni götürdüğü upuzun, ıssız, soğuk, tüyler ürpertici kasvetli koridorun sol cenahına karşı düşen müştemilata gayriihtiyari dönüp bakıyorum; oradan istikametime taraf esen hafi bir esinti ceset kokularını burnuma çalıyor. Evet, ben bu ek binada asılacağım, belki yarın belki yarından da yakın…
İran’da bir Türk vatandaşı.
Yaşanmış gerçek bir hikaye.
"İdam hükmün kesinleşti” dedi. Sanki karşımdaki her yönüyle beni temsil eden vekilim değil de yakalandığı ölümcül ağır hastalığına tıp tarafından çare bulunmayan ve yakın zamanda öleceğini hastasına bildiren açık sözlü bir doktor edasıyla söylemişti. Onunla vedalaşıp vedalaşmadığımı bile hatırlamıyorum. Uyurgezer gibi sarsak ve yel yepelek yürümüş, görüş alanından çıkmışım. Gözlerimin önüne bir perde çekilmiş gibi her şeyi bulanık ve sisli görüyorum. Kulaklarımda uğultudan başka seda yok. Arkamdan seslenmişse de duymamışım. İçgüdülerimin beni götürdüğü upuzun, ıssız, soğuk, tüyler ürpertici kasvetli koridorun sol cenahına karşı düşen müştemilata gayriihtiyari dönüp bakıyorum; oradan istikametime taraf esen hafi bir esinti ceset kokularını burnuma çalıyor. Evet, ben bu ek binada asılacağım, belki yarın belki yarından da yakın…
İran’da bir Türk vatandaşı.
Yaşanmış gerçek bir hikaye.