İnsan toplumu yetmiş yüzyıldan bu yana, üstün ve ebedi yasaların anlamını kavrayamayacak hale gelene kadar yozlaşmış yasalara boyun eğmiştir. İnsanların gözleri mumların ve kandillerin cılız ışığına alışmıştır, gün ışığı onlara fazla gelir. Ruhsal hastalık kuşaktan kuşağa geçerek, insanların bir parçası olmuştur ve onlar, bunu hastalıktan ziyade Tanrı’nın Adem’e bahşettiği bir armağan olarak görürler. Ve bu insanlar, hastalığın bulaşmadığı birini görürlerse de, onu utanç ve ahlaksızlıkla yaftalarlar.
İnsan toplumu yetmiş yüzyıldan bu yana, üstün ve ebedi yasaların anlamını kavrayamayacak hale gelene kadar yozlaşmış yasalara boyun eğmiştir. İnsanların gözleri mumların ve kandillerin cılız ışığına alışmıştır, gün ışığı onlara fazla gelir. Ruhsal hastalık kuşaktan kuşağa geçerek, insanların bir parçası olmuştur ve onlar, bunu hastalıktan ziyade Tanrı’nın Adem’e bahşettiği bir armağan olarak görürler. Ve bu insanlar, hastalığın bulaşmadığı birini görürlerse de, onu utanç ve ahlaksızlıkla yaftalarlar.