Selvigül Kandoğmuş Şahin, dördüncü öykü kitabı Kırık Zamanlar'da bir araya getirdiği öykülerde incinmiş, yıkılmış gönülleri kayda geçiriyor. Aynaların, toprakların, gönüllerin kırıldığı tedirginlik zamanları. Bu kırılganlıklar içinde her zaman bir umut var yine de. İnsanın varoluşunu anlamlı kılan bir umut. Zalimleri çaresiz bırakan da bu umut değil mi?
- Osman Bayraktar
"Güneş bir mızrak boyu yükseldiğinde… Nazenin ince bedeni bir gül yığılıyor. Dünyanın bütün Esma'ları diz çöküyor. Dünyanın bütün meydanları boşalıyor. İzbe, terk edilmiş, kötülüğe bulanmış tüm mekânlar boşalıyor. Dünyanın bütün çocukları ağlıyor. Sessiz, derin bir ıslık gibi gelen kurşun saplanıyor tomur tomur gencecik çocuk bedenine Esma'nın. Uzaklardan kokular geliyor. Daha çok da gül ve ıhlamur kokusu. Güneş bir mızrak boyu yükseldiğinde… Kuşlar birden havalanıyor. Denizler köpürüp taşıyor. Çığlık çığlığa martı sürüleri, kırlangıçlar, serçeler hep birlikte denizi aşıyorlar. Nil utanıyor, ağlayarak taşmak yanan Mısır sokaklarına öylece akmak istiyor. Musa Peygamber'in duası, direnmenin ve inanmanın gencecik nefesi öylece boşalıyor…"
Selvigül Kandoğmuş Şahin, dördüncü öykü kitabı Kırık Zamanlar'da bir araya getirdiği öykülerde incinmiş, yıkılmış gönülleri kayda geçiriyor. Aynaların, toprakların, gönüllerin kırıldığı tedirginlik zamanları. Bu kırılganlıklar içinde her zaman bir umut var yine de. İnsanın varoluşunu anlamlı kılan bir umut. Zalimleri çaresiz bırakan da bu umut değil mi?
- Osman Bayraktar
"Güneş bir mızrak boyu yükseldiğinde… Nazenin ince bedeni bir gül yığılıyor. Dünyanın bütün Esma'ları diz çöküyor. Dünyanın bütün meydanları boşalıyor. İzbe, terk edilmiş, kötülüğe bulanmış tüm mekânlar boşalıyor. Dünyanın bütün çocukları ağlıyor. Sessiz, derin bir ıslık gibi gelen kurşun saplanıyor tomur tomur gencecik çocuk bedenine Esma'nın. Uzaklardan kokular geliyor. Daha çok da gül ve ıhlamur kokusu. Güneş bir mızrak boyu yükseldiğinde… Kuşlar birden havalanıyor. Denizler köpürüp taşıyor. Çığlık çığlığa martı sürüleri, kırlangıçlar, serçeler hep birlikte denizi aşıyorlar. Nil utanıyor, ağlayarak taşmak yanan Mısır sokaklarına öylece akmak istiyor. Musa Peygamber'in duası, direnmenin ve inanmanın gencecik nefesi öylece boşalıyor…"