Türkler, İslâmiyet ile tanıştıkları andan günümüze kadar düşünce ve eserleriyle İslâm dünyasına uzun asırlar ışık tutan çok sayıda ilim adamı yetiştirmişlerdir. Osmanlı Devleti’nin varlık kazanmasına kadar ki süreçte İslâm inanç sisteminin kurulup gelişmesine katkı sağlayan büyük Türk bilginleri arasında Ebû Hanîfe’yi (ö. 150/767), Mâtürîdî’yi (ö. 333/944), Ebü’l-Muîn en-Nesefî’yi (ö. 508/1115), Ömer en-Nesefî’yi, Sirâcüddîn el-Ûşî’yi (ö. 575/1179) saymak mümkündür.
Osmanlı Devleti’nin hüküm sürdüğü zaman diliminde de pek çok Türk Kelâmcısı düşünce ve eserleriyle inanç alanında içinde bulundukları topluma ve ilim dünyasına hizmet etmişlerdir. Bu âlimlerden biri de Osmanlıların yükseliş döneminde yaşayan, Türk-İslâm dünyasının yetiştirdiği, Osmanlı dönemi Mâturîdî geleneğinin seçkin ve ender âlimlerinden İbn Hümâm’dır.
Dedeleri ve babasının Sivaslı olması hasebiyle İbn Hümâm es-Sivasî olarak da bilinen İbn Hümâm, döneminin önde gelen ilim adamlarından Kur’ân, Arapça, tefsir, hadis, tasavvuf, fıkıh, kelâm, felsefe ve mantık alanlarında eğitim gören, çok yönlü bir âlimdir. Onun en önemli özelliği döneminin ilim adamları arasında görüş ve düşünceleri ile yazdığı eserlerinde mezhep taassubuna bağlı kalmamasıdır. O, hayat algısı, ahlâkı ve şahsiyeti ile İslâm adına örnek olarak takdim edilebilecek biridir. Kelâm alanındaki eseri Kitâbü’l-Müsâyere ise Osmanlı döneminde bir Türk âlimi tarafından Mâtürîdî düşünceye önemli katkılar sağlayan gerek yazıldığı dönemde gerekse günümüzde Türk-İslâm klasikleri arasında yerini alan kaynak bir eserdir.
El-Müsâyere, İslâm inanç esaslarını aklî ve naklî deliller ışığında fazla detaya inmeden özlü, sistematik ve planlı bir şekilde ele alan, müteahhirûn dönemi kelâm geleneği ve yöntemi ile yazılmış klasik bir kelâm kitabıdır. Eser, Kur’ân ve sünnet ışığında, gereksiz polemik ve cedelden uzak sade bir şekilde Ehl-i sünnet düşüncesini ortaya koyan ve bid’ât mezheplerinin görüşlerini çürütmeye çalışan bir yapıttır.
Türkler, İslâmiyet ile tanıştıkları andan günümüze kadar düşünce ve eserleriyle İslâm dünyasına uzun asırlar ışık tutan çok sayıda ilim adamı yetiştirmişlerdir. Osmanlı Devleti’nin varlık kazanmasına kadar ki süreçte İslâm inanç sisteminin kurulup gelişmesine katkı sağlayan büyük Türk bilginleri arasında Ebû Hanîfe’yi (ö. 150/767), Mâtürîdî’yi (ö. 333/944), Ebü’l-Muîn en-Nesefî’yi (ö. 508/1115), Ömer en-Nesefî’yi, Sirâcüddîn el-Ûşî’yi (ö. 575/1179) saymak mümkündür.
Osmanlı Devleti’nin hüküm sürdüğü zaman diliminde de pek çok Türk Kelâmcısı düşünce ve eserleriyle inanç alanında içinde bulundukları topluma ve ilim dünyasına hizmet etmişlerdir. Bu âlimlerden biri de Osmanlıların yükseliş döneminde yaşayan, Türk-İslâm dünyasının yetiştirdiği, Osmanlı dönemi Mâturîdî geleneğinin seçkin ve ender âlimlerinden İbn Hümâm’dır.
Dedeleri ve babasının Sivaslı olması hasebiyle İbn Hümâm es-Sivasî olarak da bilinen İbn Hümâm, döneminin önde gelen ilim adamlarından Kur’ân, Arapça, tefsir, hadis, tasavvuf, fıkıh, kelâm, felsefe ve mantık alanlarında eğitim gören, çok yönlü bir âlimdir. Onun en önemli özelliği döneminin ilim adamları arasında görüş ve düşünceleri ile yazdığı eserlerinde mezhep taassubuna bağlı kalmamasıdır. O, hayat algısı, ahlâkı ve şahsiyeti ile İslâm adına örnek olarak takdim edilebilecek biridir. Kelâm alanındaki eseri Kitâbü’l-Müsâyere ise Osmanlı döneminde bir Türk âlimi tarafından Mâtürîdî düşünceye önemli katkılar sağlayan gerek yazıldığı dönemde gerekse günümüzde Türk-İslâm klasikleri arasında yerini alan kaynak bir eserdir.
El-Müsâyere, İslâm inanç esaslarını aklî ve naklî deliller ışığında fazla detaya inmeden özlü, sistematik ve planlı bir şekilde ele alan, müteahhirûn dönemi kelâm geleneği ve yöntemi ile yazılmış klasik bir kelâm kitabıdır. Eser, Kur’ân ve sünnet ışığında, gereksiz polemik ve cedelden uzak sade bir şekilde Ehl-i sünnet düşüncesini ortaya koyan ve bid’ât mezheplerinin görüşlerini çürütmeye çalışan bir yapıttır.