"Klasikleri" neden okuruz? Hem edebi hem de kişisel açıdan farklı geleneklerden gelen yazarların neredeyse yüzyıllar boyu denilebilecek uzun bir tarihsel aralıkta ortaya çıkmış eserleri neden "klasik" başlığı altında toplanır? Klasik romanların kahramanları neden kitap sayfalarından taşar ve etkisi kuşaklar boyu sürecek, ilham verici toplumsal figürler olarak ölümsüzleşir?
Klasik romanları ve kahramanlarını yazıldığı tarihteki tayin edici dönemeçleri ıskalamadan, sınıfsal, siyasal ve sosyoekonomik dönüşümler ışığında ele alan Ferit Burak Aydar, "Klasik Okumaları" serisinin II. cildi Tutunamayanlar Çağı'nda kapitalizmin devrimci potansiyellerini yitirdiği emperyalizm çağında kaleme alınan metinlere oda klanıyor.
Umudun ölmeye yüz tuttuğu bu dönemde filizlenen modernist roman geleneğinin "kendi elleriyle yarattığı dünya karşısında aciz", "atomlarına ayrılmış" ve "parçalanmış" başkarakterlerinin çetrefilli dünyalarını açığa kavuşturuyor. Roman türünün gelişiminin belki de en çok ivme kazandığı çağda hayat bulmuş Faust, Oblomov, Dedalus, Clarissa, Josef K., Gatsby, Marcel ve Swann gibi ölümsüzleşen karakterlerle, vakıf olunabilir gerçekliğin sınırlarını aşarak, anlık izlenimlerin kaydedildiği bilinçten yansıyan gerçekliğin hâkimiyetine giren eserlere aydınlatıcı bir yaklaşım...
"Klasikleri" neden okuruz? Hem edebi hem de kişisel açıdan farklı geleneklerden gelen yazarların neredeyse yüzyıllar boyu denilebilecek uzun bir tarihsel aralıkta ortaya çıkmış eserleri neden "klasik" başlığı altında toplanır? Klasik romanların kahramanları neden kitap sayfalarından taşar ve etkisi kuşaklar boyu sürecek, ilham verici toplumsal figürler olarak ölümsüzleşir?
Klasik romanları ve kahramanlarını yazıldığı tarihteki tayin edici dönemeçleri ıskalamadan, sınıfsal, siyasal ve sosyoekonomik dönüşümler ışığında ele alan Ferit Burak Aydar, "Klasik Okumaları" serisinin II. cildi Tutunamayanlar Çağı'nda kapitalizmin devrimci potansiyellerini yitirdiği emperyalizm çağında kaleme alınan metinlere oda klanıyor.
Umudun ölmeye yüz tuttuğu bu dönemde filizlenen modernist roman geleneğinin "kendi elleriyle yarattığı dünya karşısında aciz", "atomlarına ayrılmış" ve "parçalanmış" başkarakterlerinin çetrefilli dünyalarını açığa kavuşturuyor. Roman türünün gelişiminin belki de en çok ivme kazandığı çağda hayat bulmuş Faust, Oblomov, Dedalus, Clarissa, Josef K., Gatsby, Marcel ve Swann gibi ölümsüzleşen karakterlerle, vakıf olunabilir gerçekliğin sınırlarını aşarak, anlık izlenimlerin kaydedildiği bilinçten yansıyan gerçekliğin hâkimiyetine giren eserlere aydınlatıcı bir yaklaşım...