“Biz onunla kimsesizliğimizi sırtlarımıza dişledik. Dört duvar arasında her şey olur. Utandırmayın beni. Aman!”
“Çok günlerimiz geçti beraber. Yedik, içtik, güldük, eğlendik, geldik, geçtik. Hayat ne tuhaf. Orda da yaşam akıyor. Burada da. Sen ordasın ben burada. Ama bize benzeyen kimse yok. Uzağında olmak, bir yumağa dolanmak. Dal serçesi. Artık günleri şöyle sayıyorum; sensiz öncesi, senli, senli ertesi, sensizlik öncesi, sensizlik öncesi ertesi, uzun sensizlik.
Ve daha ötesi. Var mı ki?”
Esra Erdoğan’dan geniş bir duygu yelpazesine sahip, capcanlı bir ilk kitap. Kısa ve enerjik cümlelerle kurulmuş, incelikli ve derin öykülerin her bir cümlesi, hikâye kişisinin tuzla buz olmuş kalbinin bir parçası. Adeta.
“Biz onunla kimsesizliğimizi sırtlarımıza dişledik. Dört duvar arasında her şey olur. Utandırmayın beni. Aman!”
“Çok günlerimiz geçti beraber. Yedik, içtik, güldük, eğlendik, geldik, geçtik. Hayat ne tuhaf. Orda da yaşam akıyor. Burada da. Sen ordasın ben burada. Ama bize benzeyen kimse yok. Uzağında olmak, bir yumağa dolanmak. Dal serçesi. Artık günleri şöyle sayıyorum; sensiz öncesi, senli, senli ertesi, sensizlik öncesi, sensizlik öncesi ertesi, uzun sensizlik.
Ve daha ötesi. Var mı ki?”
Esra Erdoğan’dan geniş bir duygu yelpazesine sahip, capcanlı bir ilk kitap. Kısa ve enerjik cümlelerle kurulmuş, incelikli ve derin öykülerin her bir cümlesi, hikâye kişisinin tuzla buz olmuş kalbinin bir parçası. Adeta.