Bir ülkenin tarihi, bütün bir yüzyılı anlamamızı sağlar mı? Sadece bir ülkede yaşananlar, dünyanın önemli bir kesimindeki siyasi ve sosyal gelişmeleri bağrında taşır mı? Elinizdeki kitap, bu sorulara mükemmel bir cevap sunar. Batılı ülkelerin işgali ve sömürüsü, halkın buna karşı direnişi, bu direniş esnasında ve sonrasında halk muhalefetinin kendi içinde "Ulusalcılar - İslamcılar - Komünistler" diye bölünmesi ve bunun bir içsavaşa daha doğrusu darbeye dönüşmesi, coğrafyamıza hiç de yabancı sayılmayan olgular. Endonezya örneğinde, darbeyle birlikte yaşanan toplu kıyımda ölen Komünistlerin/muhaliflerin sayısının iki milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Yirminci yüzyılın, Yahudi soykırımından sonraki en büyük katliamı.
İşin tuhaf yanı, bu büyük katliamın dünyada fazla ses getirmemesi, adeta unutulmaya terk edilmesi. Kurbanlar, sessizlik suikastıyla da cezalandırılmıştır sanki. Darbenin arkasındaki okların Batılı merkezleri işaret etmesi ve kurbanların komünist olması, bunda belirleyicidir.
Bu çalışma, Endonezya'nın büyük yazarı (yaklaşık yirmi yıl hapis yatan ve on üç yılını ev hapsinde geçiren) Pramoedya Ananta Toer'in yaşamını ve yazdıklarını rehber alarak, bir ülkenin tarihine ve acılarına ışık tutuyor. Pramoedya Ananta Toer hapsedildiğinde, yazmaktan mahrum bırakılmıştı. Ama o, büyülü söylentilere göre, yeni romanlarını tutsak arkadaşlarına sözlü olarak aktardı ve bunları ezberleyen arkadaşları sayesinde romanları yok olmaktan kurtuldu. Orada kurtulan, aynı zamanda, hafızası parçalanan bir halkın hafızasıydı da. Cambridge Üniversitesi yayınları arasında çıkan elinizdeki kitap, sıkıntılı bir geçmişten süzülüp gelen karmaşık ve direngen bir halkı ve onun dev yazarını, edebiyattan sanata, folklordan antropolojiye kadar uzanan bir perspektifle tasvir ediyor. Halkın umutlarını ve hayal kırıklıklarını bağrında taşıyan güçlü edebiyatın izinden giderek, bizi bir ülkenin kederli haritasında yolculuğa çıkarıyor.
Bir ülkenin tarihi, bütün bir yüzyılı anlamamızı sağlar mı? Sadece bir ülkede yaşananlar, dünyanın önemli bir kesimindeki siyasi ve sosyal gelişmeleri bağrında taşır mı? Elinizdeki kitap, bu sorulara mükemmel bir cevap sunar. Batılı ülkelerin işgali ve sömürüsü, halkın buna karşı direnişi, bu direniş esnasında ve sonrasında halk muhalefetinin kendi içinde "Ulusalcılar - İslamcılar - Komünistler" diye bölünmesi ve bunun bir içsavaşa daha doğrusu darbeye dönüşmesi, coğrafyamıza hiç de yabancı sayılmayan olgular. Endonezya örneğinde, darbeyle birlikte yaşanan toplu kıyımda ölen Komünistlerin/muhaliflerin sayısının iki milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Yirminci yüzyılın, Yahudi soykırımından sonraki en büyük katliamı.
İşin tuhaf yanı, bu büyük katliamın dünyada fazla ses getirmemesi, adeta unutulmaya terk edilmesi. Kurbanlar, sessizlik suikastıyla da cezalandırılmıştır sanki. Darbenin arkasındaki okların Batılı merkezleri işaret etmesi ve kurbanların komünist olması, bunda belirleyicidir.
Bu çalışma, Endonezya'nın büyük yazarı (yaklaşık yirmi yıl hapis yatan ve on üç yılını ev hapsinde geçiren) Pramoedya Ananta Toer'in yaşamını ve yazdıklarını rehber alarak, bir ülkenin tarihine ve acılarına ışık tutuyor. Pramoedya Ananta Toer hapsedildiğinde, yazmaktan mahrum bırakılmıştı. Ama o, büyülü söylentilere göre, yeni romanlarını tutsak arkadaşlarına sözlü olarak aktardı ve bunları ezberleyen arkadaşları sayesinde romanları yok olmaktan kurtuldu. Orada kurtulan, aynı zamanda, hafızası parçalanan bir halkın hafızasıydı da. Cambridge Üniversitesi yayınları arasında çıkan elinizdeki kitap, sıkıntılı bir geçmişten süzülüp gelen karmaşık ve direngen bir halkı ve onun dev yazarını, edebiyattan sanata, folklordan antropolojiye kadar uzanan bir perspektifle tasvir ediyor. Halkın umutlarını ve hayal kırıklıklarını bağrında taşıyan güçlü edebiyatın izinden giderek, bizi bir ülkenin kederli haritasında yolculuğa çıkarıyor.