“Hareketsiz uzandığım yataktan, binaların arasındaki ağaç dallarını görüyorum. Boş yere göğe açılan dallar. Hiç gerçekleşmeyecek bir dua için göğe açılan kollar gibi dallar. Sahi baharda o dalları dolduran serçeler neredeler şimdi? Bir saray bahçesinde hayranlıkla seni izlerken, masamıza doluşup ekmeğimizle beslenen serçeler... Eski bir havuzun başındaki su birikintisinde kendini yıkamaya çalışan serçeyi, büyük bir aşkla izleyen gözlerin neredeler?”
Edebiyatımıza yeni bir soluk getiren Füsun Menşure’nin kaleminden döne döne okuyacağınız hikâyeler… Aslında hepimizin hikâyesi…
“Hareketsiz uzandığım yataktan, binaların arasındaki ağaç dallarını görüyorum. Boş yere göğe açılan dallar. Hiç gerçekleşmeyecek bir dua için göğe açılan kollar gibi dallar. Sahi baharda o dalları dolduran serçeler neredeler şimdi? Bir saray bahçesinde hayranlıkla seni izlerken, masamıza doluşup ekmeğimizle beslenen serçeler... Eski bir havuzun başındaki su birikintisinde kendini yıkamaya çalışan serçeyi, büyük bir aşkla izleyen gözlerin neredeler?”
Edebiyatımıza yeni bir soluk getiren Füsun Menşure’nin kaleminden döne döne okuyacağınız hikâyeler… Aslında hepimizin hikâyesi…