Ama o benimle beraber gülmek yerine kısacık bir süre durakladı ve bana kararsız bir şekilde baktı. Sonra anlatmaya karar verdi: “Hiç kimseye söyleme ama babam aslında benim dedemmiş. Annem de meğer babaannemmiş.”
“Amcama aşık olduğu için değildi ona kırgınlığım” dedi. “Eğer bir kadın çocuğu ile âşık olduğu kişinin arasında kalırsa çocuğunu seçmeli!”
İbrahim ikinci kere görülecek mahkemede kolay kolay idam cezası almazdı artık. Babam o kadar sevinmişti ki telefonların postane üzerinden yaklaşık yarım saat beklenilerek bağlatıldığı o yıllarda, zaten çok yakında bulunan cezaevine arabasıyla giderek İbrahim'e haberi bizzat kendisi vermek istemişti: “Yolda giderken dur dedim, şu salak oğlana bir dersini vereyim. Hapishanede odaya çağırttım, karşıma oturttum, ciddi bir ifadeyle ‘İbrahim; oğlum, mukadderatın önüne geçilemez, elimizden geleni yaptık ama murafaadan (yani Yargıtay'dan) hükme tasdik geldi' dedim. Oğlan önce kıpkırmızı, sonra bembeyaz oldu. ‘Canın sağ olsun ağabey' derken canı çekildi, sandalyeden kaymaya başladı.”
Çocuk şaşırmış ve ürkmüş bir halde, yüzü insana benzeyen diğer hemşireye; “Söylediği şeyi nasıl yapacağım?” diye sordu. Ben ağlamaya başladım. Yavrum, küçücük çocuk; anne olmayı ilk umduğum yaşlarımda çocuğum olsaydı kızım şu an senin yaşında olacaktı. Daha ağdanın ne olduğunu öğrenecek yaşa gelmeden anne oluyorsun. Besbelli ki seni insanların çirkinliğinden ve ailenin alçaklığından koruyamamışız, doğuracağın çocuğa ve sana bundan sonra insanca bir hayat sağlayacak bir sistemimiz var mı bizim?
Ama o benimle beraber gülmek yerine kısacık bir süre durakladı ve bana kararsız bir şekilde baktı. Sonra anlatmaya karar verdi: “Hiç kimseye söyleme ama babam aslında benim dedemmiş. Annem de meğer babaannemmiş.”
“Amcama aşık olduğu için değildi ona kırgınlığım” dedi. “Eğer bir kadın çocuğu ile âşık olduğu kişinin arasında kalırsa çocuğunu seçmeli!”
İbrahim ikinci kere görülecek mahkemede kolay kolay idam cezası almazdı artık. Babam o kadar sevinmişti ki telefonların postane üzerinden yaklaşık yarım saat beklenilerek bağlatıldığı o yıllarda, zaten çok yakında bulunan cezaevine arabasıyla giderek İbrahim'e haberi bizzat kendisi vermek istemişti: “Yolda giderken dur dedim, şu salak oğlana bir dersini vereyim. Hapishanede odaya çağırttım, karşıma oturttum, ciddi bir ifadeyle ‘İbrahim; oğlum, mukadderatın önüne geçilemez, elimizden geleni yaptık ama murafaadan (yani Yargıtay'dan) hükme tasdik geldi' dedim. Oğlan önce kıpkırmızı, sonra bembeyaz oldu. ‘Canın sağ olsun ağabey' derken canı çekildi, sandalyeden kaymaya başladı.”
Çocuk şaşırmış ve ürkmüş bir halde, yüzü insana benzeyen diğer hemşireye; “Söylediği şeyi nasıl yapacağım?” diye sordu. Ben ağlamaya başladım. Yavrum, küçücük çocuk; anne olmayı ilk umduğum yaşlarımda çocuğum olsaydı kızım şu an senin yaşında olacaktı. Daha ağdanın ne olduğunu öğrenecek yaşa gelmeden anne oluyorsun. Besbelli ki seni insanların çirkinliğinden ve ailenin alçaklığından koruyamamışız, doğuracağın çocuğa ve sana bundan sonra insanca bir hayat sağlayacak bir sistemimiz var mı bizim?