Kör Nokta bizi bilimi yanlış anlayan, yaşayan dünyayı ve deneyimlerimizi fakirleştiren bir dünya görüşüyle sınırlıyor. Kör Noktayı ve gizlediklerini açığa çıkarmak, mutlak bilgi yanılsamasından uyanmaktır. Kendimizi hem doğanın bir ifadesi hem de doğanın öz anlayışının bir kaynağı olarak gördüğümüz yeni bir bilimsel dünya görüşü yaratabileceğimiz umudunu kucaklamaktır. Daha sonra göstereceğimiz üzere, kendimizi bilgi sahibi olarak bilmeye çalıştığımız gerçeklikten ayırmanın imkânsız olduğu garip bir döngüye kapılmış durumdayız. İnsanlığın yeni bin yılda gelişebilmesi için bu duyarlılıktan beslenen bir bilimden daha azına ihtiyacımız yok.
Bilim ve toplum alanındaki en iyi uygulamalar, bilimin öyküsünün halka nasıl anlatıldığının farkına varmayı da kapsar. Şüphesiz bu öykü, insan hayal gücünün derin kapasitesi ve cehalet ve önyargıya üstün gelme yeteneğimizle ilgilidir. Ancak aynı hikâye, insanı aşan bir anlatı olarak aktarılırsa, o zaman sonluluğumuzun ötesinde mükemmel bir bilgi arayışına dair özünde dini bir söyleme dönüşür. Bilimin, uçsuz bucaksız dünyada insan olmanın büyük, tuhaf gizeminin üzerine çıkmanın bir aracı olduğunu söylemek yerine, bilimin bizi bu gizemin daha derinlerine götürdüğü, onu deneyimlemenin, ondan zevk almanın ve hepsinden önemlisi ona değer vermenin yeni yollarını ortaya çıkardığı daha iyi bir hikâyedir.
Kör Nokta bizi bilimi yanlış anlayan, yaşayan dünyayı ve deneyimlerimizi fakirleştiren bir dünya görüşüyle sınırlıyor. Kör Noktayı ve gizlediklerini açığa çıkarmak, mutlak bilgi yanılsamasından uyanmaktır. Kendimizi hem doğanın bir ifadesi hem de doğanın öz anlayışının bir kaynağı olarak gördüğümüz yeni bir bilimsel dünya görüşü yaratabileceğimiz umudunu kucaklamaktır. Daha sonra göstereceğimiz üzere, kendimizi bilgi sahibi olarak bilmeye çalıştığımız gerçeklikten ayırmanın imkânsız olduğu garip bir döngüye kapılmış durumdayız. İnsanlığın yeni bin yılda gelişebilmesi için bu duyarlılıktan beslenen bir bilimden daha azına ihtiyacımız yok.
Bilim ve toplum alanındaki en iyi uygulamalar, bilimin öyküsünün halka nasıl anlatıldığının farkına varmayı da kapsar. Şüphesiz bu öykü, insan hayal gücünün derin kapasitesi ve cehalet ve önyargıya üstün gelme yeteneğimizle ilgilidir. Ancak aynı hikâye, insanı aşan bir anlatı olarak aktarılırsa, o zaman sonluluğumuzun ötesinde mükemmel bir bilgi arayışına dair özünde dini bir söyleme dönüşür. Bilimin, uçsuz bucaksız dünyada insan olmanın büyük, tuhaf gizeminin üzerine çıkmanın bir aracı olduğunu söylemek yerine, bilimin bizi bu gizemin daha derinlerine götürdüğü, onu deneyimlemenin, ondan zevk almanın ve hepsinden önemlisi ona değer vermenin yeni yollarını ortaya çıkardığı daha iyi bir hikâyedir.