1947 doğumlu Amerikalı filozof Noël Carroll, çağdaş sanat felsefesinin önde gelen yazarlarından biridir, alanında birçok eseri bulunmaktadır. Korkunun Felsefesi veya Kalbin Paradoksları adlı bu kitabında çağdaş sanat sorunlarından sanat eseri ile alımlayıcısı arasındaki ilişkiyi özelde korku türünün alımlayıcısıyla ilişkisi üzerinden ele almaktadır. Kitapta ağırlıklı olarak korku türündeki roman, hikâye ve filmlerin geleneğinin ve tarihçesinin yanı sıra türün kendine has dönemlerini inceler. Yazar, kitabının bir tez olduğunu savunarak halihazırdaki alımlayıcı teorilerini (sosyolojik, psikanalitik, feminist vb.) değerlendirerek kendi korku felsefesi tezine ulaşır. Sıradan veya entelektüel, bir insanın nasıl olur da daima kaçınarak tepki vermesi beklenen imgelerden haz alabildiğini, türün neden bazı dönemlerde yeraltında kalıp neden diğer zamanlarda yükselişe geçtiğini açıklar. Korku türünün yalnızca bir ergenlik dışavurumu veya bir döneme özgü kalmayıp halen sürebildiğini sorgulayan yazar korku türünde üretilmiş sanat eserlerinin yapısını detaylarıyla ele alarak sınıflandırır. Yazar, sıradan okurun/izleyicinin merak ettiği genel sanat felsefesi sorunlarını/ paradokslarını, yine alımlayıcıdan yana sempati göstererek kapsamlı bir şekilde cevaplamaktadır. Üstelik ortaya çıkardığı tezin diğer alttürlerle ilişkisini ele alırken ileride yapılacak bu türden incelemeler için ufuk açıcı bir çalışma sergiler.
1947 doğumlu Amerikalı filozof Noël Carroll, çağdaş sanat felsefesinin önde gelen yazarlarından biridir, alanında birçok eseri bulunmaktadır. Korkunun Felsefesi veya Kalbin Paradoksları adlı bu kitabında çağdaş sanat sorunlarından sanat eseri ile alımlayıcısı arasındaki ilişkiyi özelde korku türünün alımlayıcısıyla ilişkisi üzerinden ele almaktadır. Kitapta ağırlıklı olarak korku türündeki roman, hikâye ve filmlerin geleneğinin ve tarihçesinin yanı sıra türün kendine has dönemlerini inceler. Yazar, kitabının bir tez olduğunu savunarak halihazırdaki alımlayıcı teorilerini (sosyolojik, psikanalitik, feminist vb.) değerlendirerek kendi korku felsefesi tezine ulaşır. Sıradan veya entelektüel, bir insanın nasıl olur da daima kaçınarak tepki vermesi beklenen imgelerden haz alabildiğini, türün neden bazı dönemlerde yeraltında kalıp neden diğer zamanlarda yükselişe geçtiğini açıklar. Korku türünün yalnızca bir ergenlik dışavurumu veya bir döneme özgü kalmayıp halen sürebildiğini sorgulayan yazar korku türünde üretilmiş sanat eserlerinin yapısını detaylarıyla ele alarak sınıflandırır. Yazar, sıradan okurun/izleyicinin merak ettiği genel sanat felsefesi sorunlarını/ paradokslarını, yine alımlayıcıdan yana sempati göstererek kapsamlı bir şekilde cevaplamaktadır. Üstelik ortaya çıkardığı tezin diğer alttürlerle ilişkisini ele alırken ileride yapılacak bu türden incelemeler için ufuk açıcı bir çalışma sergiler.