“Yeryüzünden öyle buyurganlar gelip geçmiştir ki, her yenisi, var olan saraylara burun kıvırarak, kendilerini, oralarda oturmuş insanlardan çok daha büyük (!) görmek ve göstermek istemişler, bunun için kendilerine çok daha büyük ve tantanalı saraylar kondurmuşlardır. Çünkü, onlar da tıpkı çılgın araba sürücüleri gibi, sarayın görkemini kendileriyle özdeş saymışlar; bu yolla kendilerini daha güçlü ve daha “itibarlı” görmek ve göstermek istemişlerdir. Böylece buyurganlık imgelerini daha etkili kılmaya, salt bu görünümleriyle kitleleri daha kestirmeden boyun eğdirmeye zorlamışlardır. Bir süre bu tasarılarında haklı da çıkmışlar, yani güçlü görünmeyi başarmışlardır.”
“Yeryüzünden öyle buyurganlar gelip geçmiştir ki, her yenisi, var olan saraylara burun kıvırarak, kendilerini, oralarda oturmuş insanlardan çok daha büyük (!) görmek ve göstermek istemişler, bunun için kendilerine çok daha büyük ve tantanalı saraylar kondurmuşlardır. Çünkü, onlar da tıpkı çılgın araba sürücüleri gibi, sarayın görkemini kendileriyle özdeş saymışlar; bu yolla kendilerini daha güçlü ve daha “itibarlı” görmek ve göstermek istemişlerdir. Böylece buyurganlık imgelerini daha etkili kılmaya, salt bu görünümleriyle kitleleri daha kestirmeden boyun eğdirmeye zorlamışlardır. Bir süre bu tasarılarında haklı da çıkmışlar, yani güçlü görünmeyi başarmışlardır.”