Karanlıktan geliyorum.
Ve karanlığa dönmeliyim.
Bazen insan her şeyden kaçma arzusuyla dolar. Kimisi yapamaz ama kimisi amacına ulaşır. Bu insanlar karanlığa karışırlar, hiçbir iz bırakmadan. Kimse bunun nedenini bilmez. Kimse onların başına ne geldiğini anlamaz. Ve neredeyse herkes bir gün onları unutur.
Dedektif Mila Vasquez’in etrafı kaybolan insanların yüzleriyle çevrilidir. Çalıştığı yere her adım attığında, sırra kadem basmış insanların fotoğraflarından gözlerini alamaz. Mila için ortadan kaybolan birini unutmak imkânsızdır. Bunun bir nedeni de Mila’nın, ruhunda ve teninde karanlığın izlerini taşımasıdır. Belki de bu yüzden Mila dünyanın bile unuttuğu insanları bulma konusunda başarılıdır…
Ancak bir gün, kaybolanlar geri dönmeye ve suç işlemeye başlarlar. Önceki hallerinden hiçbir farkları yok gibidir fakat kötülük onları değiştirmiştir. Peki bu insanlar bunca zamandır neredeydiler? Ve neden geri dönmüşlerdir? Bu gibi sorular ardı ardına sıralanır. Mila, bu Karanlıklar Ordusu’nu durdurmak için gereken ipuçlarını tipik polis soruşturmasıyla elde edemeyeceğini anlar. Fakat yedi yıl önceki Suflör davasının etkisinden hâlâ çıkamadığı için işi sandığından da zor olacaktır.
Karanlığa bir şekil ve anlam vermekle kalmamalı, ikna edici ve akıl dolu bir hipotez bulunmalıdır: Kötülük Hipotezi. Bu hipotezi doğrulamanın tek bir yolu vardır, o da karanlığa teslim olmak.
“Her şeyiyle tam bir gerilim romanı. Kötülüğün üstün gelmemesi için verilen çabayı soluksuz okuyacaksınız.”
La Stampa
“Carrisi gerilimi her sayfada canlı tutmayı başarıyor. Üstelik bunu yaparken şiddet unsurlarından ya da kanlı betimlemelerden faydalanmıyor. Anlatımı o kadar gerçekçi ki okurken bunların gerçek olup olamayacağından şüphe duyuyorsunuz.”
La Repubblica
Karanlıktan geliyorum.
Ve karanlığa dönmeliyim.
Bazen insan her şeyden kaçma arzusuyla dolar. Kimisi yapamaz ama kimisi amacına ulaşır. Bu insanlar karanlığa karışırlar, hiçbir iz bırakmadan. Kimse bunun nedenini bilmez. Kimse onların başına ne geldiğini anlamaz. Ve neredeyse herkes bir gün onları unutur.
Dedektif Mila Vasquez’in etrafı kaybolan insanların yüzleriyle çevrilidir. Çalıştığı yere her adım attığında, sırra kadem basmış insanların fotoğraflarından gözlerini alamaz. Mila için ortadan kaybolan birini unutmak imkânsızdır. Bunun bir nedeni de Mila’nın, ruhunda ve teninde karanlığın izlerini taşımasıdır. Belki de bu yüzden Mila dünyanın bile unuttuğu insanları bulma konusunda başarılıdır…
Ancak bir gün, kaybolanlar geri dönmeye ve suç işlemeye başlarlar. Önceki hallerinden hiçbir farkları yok gibidir fakat kötülük onları değiştirmiştir. Peki bu insanlar bunca zamandır neredeydiler? Ve neden geri dönmüşlerdir? Bu gibi sorular ardı ardına sıralanır. Mila, bu Karanlıklar Ordusu’nu durdurmak için gereken ipuçlarını tipik polis soruşturmasıyla elde edemeyeceğini anlar. Fakat yedi yıl önceki Suflör davasının etkisinden hâlâ çıkamadığı için işi sandığından da zor olacaktır.
Karanlığa bir şekil ve anlam vermekle kalmamalı, ikna edici ve akıl dolu bir hipotez bulunmalıdır: Kötülük Hipotezi. Bu hipotezi doğrulamanın tek bir yolu vardır, o da karanlığa teslim olmak.
“Her şeyiyle tam bir gerilim romanı. Kötülüğün üstün gelmemesi için verilen çabayı soluksuz okuyacaksınız.”
La Stampa
“Carrisi gerilimi her sayfada canlı tutmayı başarıyor. Üstelik bunu yaparken şiddet unsurlarından ya da kanlı betimlemelerden faydalanmıyor. Anlatımı o kadar gerçekçi ki okurken bunların gerçek olup olamayacağından şüphe duyuyorsunuz.”
La Repubblica