Közlü Yürekler, Müslüm Kabadayı'nın yeni öykülerinden oluşuyor.
Anlatılanlar arasında ince bağlar kurulmuş olsa da çoğu farklı alanlardan seçilen konuları, değişik insan manzaralarını içeriyor. Tümünün temelinde insan var. Kabadayı'nın dünya görüşü ekseninde yaşama bakışı, öykülerinde de içten içe kendini duyumsatıyor.
Mekan seçiminde üç kent öne çıkıyor. Antakya, Trabzon ve Ankara. İlki doğduğu toprak, onun kültürel yaşamını, siyasi ufkunu belirleyen çok kültürlü coğrafya. Efsanelerden farklı din ve dillerden oluşmuş dünya, ikincisi Trabzon, görev yaptığı, gençlik heyecanlarına tanıklık eden kent. Sonuncusu Ankara hem yükseköğrenimi gördüğü hem mesleğini sürdürdüğü başkent.
Öykülerde savaşın, göçlerin parçaladığı insanın ruh dünyasını, maddi-manevi bir yıkılmışlığın içine itilen insanın kimi zaman kurduğu düşlerle gerçeğe yaptığı yolculuğu görüyoruz. Öykülerde; sömürülen çocukların kendilerini ezenin emrindeki yaşama mahkum oluşlarına, kentinden türlü nedenlerle ayrılan insanın doğduğu alanın dönüşümüyle dünyasının da yok olduğu gerçeğine parmak basılıyor.
Acıların göçe sürüklediği ailelere, çocukluk günlerinden bugüne alınan yola, Louvre Müzesi'nden Pere Lachaise Mezarlığı'na uzanan düşlere ilişkin kimi ayrıntılar da çıkıyor karşımıza. Kadınları, yaşlıları, çocukları yaşamın değişik katlarına tırmanmanın yarışında görüyoruz.
Müslüm Kabadayı çok iyi gözlediği alanlardan seçiyor öykülerini.
- Ahmet Özer
Közlü Yürekler, Müslüm Kabadayı'nın yeni öykülerinden oluşuyor.
Anlatılanlar arasında ince bağlar kurulmuş olsa da çoğu farklı alanlardan seçilen konuları, değişik insan manzaralarını içeriyor. Tümünün temelinde insan var. Kabadayı'nın dünya görüşü ekseninde yaşama bakışı, öykülerinde de içten içe kendini duyumsatıyor.
Mekan seçiminde üç kent öne çıkıyor. Antakya, Trabzon ve Ankara. İlki doğduğu toprak, onun kültürel yaşamını, siyasi ufkunu belirleyen çok kültürlü coğrafya. Efsanelerden farklı din ve dillerden oluşmuş dünya, ikincisi Trabzon, görev yaptığı, gençlik heyecanlarına tanıklık eden kent. Sonuncusu Ankara hem yükseköğrenimi gördüğü hem mesleğini sürdürdüğü başkent.
Öykülerde savaşın, göçlerin parçaladığı insanın ruh dünyasını, maddi-manevi bir yıkılmışlığın içine itilen insanın kimi zaman kurduğu düşlerle gerçeğe yaptığı yolculuğu görüyoruz. Öykülerde; sömürülen çocukların kendilerini ezenin emrindeki yaşama mahkum oluşlarına, kentinden türlü nedenlerle ayrılan insanın doğduğu alanın dönüşümüyle dünyasının da yok olduğu gerçeğine parmak basılıyor.
Acıların göçe sürüklediği ailelere, çocukluk günlerinden bugüne alınan yola, Louvre Müzesi'nden Pere Lachaise Mezarlığı'na uzanan düşlere ilişkin kimi ayrıntılar da çıkıyor karşımıza. Kadınları, yaşlıları, çocukları yaşamın değişik katlarına tırmanmanın yarışında görüyoruz.
Müslüm Kabadayı çok iyi gözlediği alanlardan seçiyor öykülerini.
- Ahmet Özer