“Dünyanın bir çok şehrinde bulunmuş olsam da Kudüs'ün yeri yüreğimde bambaşka. Şehre ilk adım attığımda pişman olmuş; ‘neden daha önceden gelmedim' diye kendi kendime söylenmiştim. Daha sonraki gidişlerimin hepsi daha önceden şehirde bıraktığım kalbimi ziyaret etmek olmuştu. Kalbim ve bedenim burada birleşiyordu. Vazgeçilmez bir nefes alma mekanı oldu bana bu şehir. Ömrümün geri kalan her saniyesini artık burada geçirebilirdim.
Fotoğrafçılar için malzeme bolluğundan kolay gözükse de aslında hiçte öyle olmayan bir şehir Kudüs. Bir fotoğraf için karşıdaki sahneyi bölmek hiç kolay olmadı benim için. O duyguyu bırakıp makine ile uğraşmak sanki nefes almayı bırakmak gibi bir şey oldu. Her saniyesi değerliydi, her saniyesine değerdi. Çünkü Kudüs insanı içine çeken bir şehir. Ve bir daha da bırakmayan. Ki Kudüs şehrinin şairi medeniyettir, dinlerdir, insanlıktır; kafiyesini bozmak isteyenlere inat bu devam etmektedir, edecektir. Boşuna dememiş şair ‘Gökte yapılıp yere indirilen şehir.'
Aslında bir şehri istenilen kıvamda fotoğraflamak belki seneler süren bir prosedürdür. Çekilen fotoğrafların çoğu geçen senenin Ekim ayında 10 günün mahsulü oldu. Fotoğrafları seçmek ise olayın farklı bir zorluğu oldu. Çünkü her fotoğrafa baktığımda kendimi yeniden orada hissettim. Ezan sesleri yankılanıyordu minarelerden, hemen akabinde Hristiyan kiliselerden gelen çan sesleri. Ve tabii ki Yahudi toplumunun kutsal mekanı olan Ağlama duvarındaki ayin esnasında sallanan insanlar canlanıyordu zihnimde. Beğenileri ise size bırakıyorum.
Fotoğraflara kısa metin yazan abi ve kardeşlerime teşekkür ederim bu vesile ile. Zenginlik kattılar değerli sözleri ile.
Evet, üç büyük dinin merkezi olmuş bir şehir. Selam olsun bu şehre. Barış olsun şehrin üzerine.
Önsözün son sözü: Kudüs'te en güzel fotoğraf makinesi insanın gözleridir.”
Murat Kurt
“Dünyanın bir çok şehrinde bulunmuş olsam da Kudüs'ün yeri yüreğimde bambaşka. Şehre ilk adım attığımda pişman olmuş; ‘neden daha önceden gelmedim' diye kendi kendime söylenmiştim. Daha sonraki gidişlerimin hepsi daha önceden şehirde bıraktığım kalbimi ziyaret etmek olmuştu. Kalbim ve bedenim burada birleşiyordu. Vazgeçilmez bir nefes alma mekanı oldu bana bu şehir. Ömrümün geri kalan her saniyesini artık burada geçirebilirdim.
Fotoğrafçılar için malzeme bolluğundan kolay gözükse de aslında hiçte öyle olmayan bir şehir Kudüs. Bir fotoğraf için karşıdaki sahneyi bölmek hiç kolay olmadı benim için. O duyguyu bırakıp makine ile uğraşmak sanki nefes almayı bırakmak gibi bir şey oldu. Her saniyesi değerliydi, her saniyesine değerdi. Çünkü Kudüs insanı içine çeken bir şehir. Ve bir daha da bırakmayan. Ki Kudüs şehrinin şairi medeniyettir, dinlerdir, insanlıktır; kafiyesini bozmak isteyenlere inat bu devam etmektedir, edecektir. Boşuna dememiş şair ‘Gökte yapılıp yere indirilen şehir.'
Aslında bir şehri istenilen kıvamda fotoğraflamak belki seneler süren bir prosedürdür. Çekilen fotoğrafların çoğu geçen senenin Ekim ayında 10 günün mahsulü oldu. Fotoğrafları seçmek ise olayın farklı bir zorluğu oldu. Çünkü her fotoğrafa baktığımda kendimi yeniden orada hissettim. Ezan sesleri yankılanıyordu minarelerden, hemen akabinde Hristiyan kiliselerden gelen çan sesleri. Ve tabii ki Yahudi toplumunun kutsal mekanı olan Ağlama duvarındaki ayin esnasında sallanan insanlar canlanıyordu zihnimde. Beğenileri ise size bırakıyorum.
Fotoğraflara kısa metin yazan abi ve kardeşlerime teşekkür ederim bu vesile ile. Zenginlik kattılar değerli sözleri ile.
Evet, üç büyük dinin merkezi olmuş bir şehir. Selam olsun bu şehre. Barış olsun şehrin üzerine.
Önsözün son sözü: Kudüs'te en güzel fotoğraf makinesi insanın gözleridir.”
Murat Kurt