
Kudüs'ün sokaklarından Urfa'nın dar geçitlerine, bir babanın yüreğinden Gazze'nin gözyaşlarına uzanan içten bir yolculuk... Egemen Gülşen, şiirlerinde kişisel dramını toplumsal acılarla, yerel olanı evrenselle, gelenekseli modernle ustaca harmanlıyor.
Filistin'in kanayan yarasına ve kendi yüreğindeki evlat hasretine tercüman olan şair, mısralarında hem tarihsel bir derinliği hem de güncel bir tanıklığı barındırıyor. Bir yanda Mescid-i Aksa'nın kubbesinden yükselen feryat, diğer yanda Urfa'nın eski mahallelerinde gezinen yalnız bir baba...
'Cehenneme açılan kapı Filistin! / Yağmuru yok, ölümleri çok / Sadece çeşit çeşit sağnak sağnak'
Her dizesinde samimi bir ses ve derin bir hassasiyet taşıyan bu şiirler, okuyucusunu hem tarihin derinliklerine hem de günümüzün en yakıcı yaralarına tanık olmaya çağırıyor. Gülşen'in kaleminden dökülen dizeler, kimi zaman bir ağıt gibi yüreklerimizi dağlıyor, kimi zaman umudun ve direnişin manifestosu oluyor.
Kudüs'ün sokaklarından Urfa'nın dar geçitlerine, bir babanın yüreğinden Gazze'nin gözyaşlarına uzanan içten bir yolculuk... Egemen Gülşen, şiirlerinde kişisel dramını toplumsal acılarla, yerel olanı evrenselle, gelenekseli modernle ustaca harmanlıyor.
Filistin'in kanayan yarasına ve kendi yüreğindeki evlat hasretine tercüman olan şair, mısralarında hem tarihsel bir derinliği hem de güncel bir tanıklığı barındırıyor. Bir yanda Mescid-i Aksa'nın kubbesinden yükselen feryat, diğer yanda Urfa'nın eski mahallelerinde gezinen yalnız bir baba...
'Cehenneme açılan kapı Filistin! / Yağmuru yok, ölümleri çok / Sadece çeşit çeşit sağnak sağnak'
Her dizesinde samimi bir ses ve derin bir hassasiyet taşıyan bu şiirler, okuyucusunu hem tarihin derinliklerine hem de günümüzün en yakıcı yaralarına tanık olmaya çağırıyor. Gülşen'in kaleminden dökülen dizeler, kimi zaman bir ağıt gibi yüreklerimizi dağlıyor, kimi zaman umudun ve direnişin manifestosu oluyor.