Necvan Derviş (1978) Çağdaş Arapça şiirin günümüzdeki en önemli temsilcilerinden sayılan Necvan Derviş’in şiiri, Filistin deneyiminin somut gerçekliklerinin yetkin bir “sözcü”sü olmanın ötesinde “insanlık” olarak adlandırmakta ısrar ettiğimiz olgunun trajik yenilgisinin evrensel bir duvar resmi niteliğindedir. Zamansallığa ya da mekâna bağlı olmayan bu şiirlerde Derviş, haksız, eşitsiz ve orantısız bir şiddet dünyasıyla kuşatılmış birey ve toplulukların öfke ve umutsuzluğunu bütünüyle kendine özgü güçlü şiirsel araçlarla somut, umutlu bir mücadele evrenine dönüştürüyor. 2000 yılında yayımlanan, adıyla müsemma Bir Kez Cennette Uyanmıştık kitabından bu yana aşkın, tutkunun, adil ve ebedî barışın o “ilksel sahne”sini yeniden üretebilmeyi arzulayan, “şiir ile toplumsal ve siyasî gerçeklik arasındaki dayanıksız, sahte ikiliğe” karşı tarihsel itirazı dikkat çekici bir sinematografik yapı ve imge coşkunluğuyla sahiplenen “yıkıcı” şiirler: “Çünkü” sadece ‘adı şarkı olan o ülke’nin yurttaşı olan şairin dediği gibi artık “kaybedecek bir şey kalmamıştır.”
Necvan Derviş (1978) Çağdaş Arapça şiirin günümüzdeki en önemli temsilcilerinden sayılan Necvan Derviş’in şiiri, Filistin deneyiminin somut gerçekliklerinin yetkin bir “sözcü”sü olmanın ötesinde “insanlık” olarak adlandırmakta ısrar ettiğimiz olgunun trajik yenilgisinin evrensel bir duvar resmi niteliğindedir. Zamansallığa ya da mekâna bağlı olmayan bu şiirlerde Derviş, haksız, eşitsiz ve orantısız bir şiddet dünyasıyla kuşatılmış birey ve toplulukların öfke ve umutsuzluğunu bütünüyle kendine özgü güçlü şiirsel araçlarla somut, umutlu bir mücadele evrenine dönüştürüyor. 2000 yılında yayımlanan, adıyla müsemma Bir Kez Cennette Uyanmıştık kitabından bu yana aşkın, tutkunun, adil ve ebedî barışın o “ilksel sahne”sini yeniden üretebilmeyi arzulayan, “şiir ile toplumsal ve siyasî gerçeklik arasındaki dayanıksız, sahte ikiliğe” karşı tarihsel itirazı dikkat çekici bir sinematografik yapı ve imge coşkunluğuyla sahiplenen “yıkıcı” şiirler: “Çünkü” sadece ‘adı şarkı olan o ülke’nin yurttaşı olan şairin dediği gibi artık “kaybedecek bir şey kalmamıştır.”