Huzur ve güveni oluşturabilmek için bize hediye ve emanet edilmiş dünya üzerinde bize yakışır bir medeniyet ortaya koyabilmek için ilişkile- rimizi bir değerler örgüsü içinde yürütmemiz gerekmektedir. Aksi takdir- de bugün yaşanılan güvenden, hoşgörüden sevgi ve saygıdan nasipsiz; her an kopmaya, düşmanlığa dönüşmeye meyyal ilişki ve beraberlikler kaderimiz olmaya devam edecektir. Dost dostu aramayacak, akrabalar birbirini tanımayacak, anne babanın ahı hiç bitmeyecek, insan insandan kaçacaktır. Toplumda neşe, mutluluk ve refahın sadece adı kalacaktır. Peygamber; “İnsanlarla bir arada bulunup onların sıkıntılarına sabreden mümin, insanların arasına karışmayıp onların sıkıntılarına katlanmayan müminden daha hayırlıdır”(İbn Maca, Tirmizi)
Toplumsal bir ahlakı bireysel ödevleri göz ardı ettiği için kınamak hatalı- dır. Toplumsal gereksinimler zaten birbirlerini tamamlarlar. Doğruluğu üzerinde en az akıl yürütülen ve doğruluğu en olağan olan bir toplumsal gereksinim, kendi aralarında mantıksal bir düzenlilik içinde olan gereksi- nimlere göre kendini ayarlarken davranışına akılcı bir düzen getirir. ‘Toplumsal ben'i işlemek topluma karşı ödevimizin temelidir. Toplumun dışında bir birey tasarlamamız boşunadır. Her birimiz kendine olduğu kadar topluma aittir. Tolstoy'un dediği gibi, “Yalnızca başkaları için yaşadığımızda kendimiz için yaşamış oluruz.” Epiktetos,“Bir ayak beden- den ayrılırsa artık ayak değildir. Ve sen de eğer toplumdan ayrılırsan artık bir insan olmazsın” diyordu.
Huzur ve güveni oluşturabilmek için bize hediye ve emanet edilmiş dünya üzerinde bize yakışır bir medeniyet ortaya koyabilmek için ilişkile- rimizi bir değerler örgüsü içinde yürütmemiz gerekmektedir. Aksi takdir- de bugün yaşanılan güvenden, hoşgörüden sevgi ve saygıdan nasipsiz; her an kopmaya, düşmanlığa dönüşmeye meyyal ilişki ve beraberlikler kaderimiz olmaya devam edecektir. Dost dostu aramayacak, akrabalar birbirini tanımayacak, anne babanın ahı hiç bitmeyecek, insan insandan kaçacaktır. Toplumda neşe, mutluluk ve refahın sadece adı kalacaktır. Peygamber; “İnsanlarla bir arada bulunup onların sıkıntılarına sabreden mümin, insanların arasına karışmayıp onların sıkıntılarına katlanmayan müminden daha hayırlıdır”(İbn Maca, Tirmizi)
Toplumsal bir ahlakı bireysel ödevleri göz ardı ettiği için kınamak hatalı- dır. Toplumsal gereksinimler zaten birbirlerini tamamlarlar. Doğruluğu üzerinde en az akıl yürütülen ve doğruluğu en olağan olan bir toplumsal gereksinim, kendi aralarında mantıksal bir düzenlilik içinde olan gereksi- nimlere göre kendini ayarlarken davranışına akılcı bir düzen getirir. ‘Toplumsal ben'i işlemek topluma karşı ödevimizin temelidir. Toplumun dışında bir birey tasarlamamız boşunadır. Her birimiz kendine olduğu kadar topluma aittir. Tolstoy'un dediği gibi, “Yalnızca başkaları için yaşadığımızda kendimiz için yaşamış oluruz.” Epiktetos,“Bir ayak beden- den ayrılırsa artık ayak değildir. Ve sen de eğer toplumdan ayrılırsan artık bir insan olmazsın” diyordu.