Viktorya Dönemi Britanyası’nın muhtemelen en tartışmalı kültür eleştirmeni Matthew Arnold, keskin zekâsını ve kuvvetli kalemini konuşturduğu bu klasikleşmiş eserinde 19. yüzyıla bir pencere açarak bize dönemin toplumsal ve kültürel manzarasına dair çok çarpıcı bir tablo sunuyor.
Sanayi devriminin dümen suyunda fabrika bacalarından dumanların, işçi sınıfından itirazların ve burjuva sınıfından ilerleme, demokrasi çağrılarının yükseldiği çalkantılı bir toplumsal ortamda, her şeyin mubah sayıldığı dizginsiz bir bireyselliğin ve cehaletin yol açabileceği anarşinin karşısına, insan ruhunu yetkinleştirmek ve ince beğenilerle donatmak olarak yorumladığı “kültür” mefhumunu koyuyor.
İnsanı insan yapan en önemli unsur olarak gördüğü kültürü korumanın ve iyileştirmenin yolunun düzen ve güvenden geçtiğini savunarak birey ile devlet arasındaki ilişkileri, devletin kültür eğitimindeki rolünü tartışmaya açıyor.
Kendisinden sonra kültür çalışmaları alanının başlıca temalarını ve tartışmalarını da uzun bir süre belirleyen Kültür ve Anarşi, Arnold’un birey, devlet, toplum düzeni, insan doğası, özgürlüğün sınırları ve kültür farklılıkları hakkında zamana meydan okuyan incelikli ve keskin yorumlarıyla sadece tarihsel bir vesika olarak değil, bir tartışma metni olarak da güncelliğini koruyor.
Viktorya Dönemi Britanyası’nın muhtemelen en tartışmalı kültür eleştirmeni Matthew Arnold, keskin zekâsını ve kuvvetli kalemini konuşturduğu bu klasikleşmiş eserinde 19. yüzyıla bir pencere açarak bize dönemin toplumsal ve kültürel manzarasına dair çok çarpıcı bir tablo sunuyor.
Sanayi devriminin dümen suyunda fabrika bacalarından dumanların, işçi sınıfından itirazların ve burjuva sınıfından ilerleme, demokrasi çağrılarının yükseldiği çalkantılı bir toplumsal ortamda, her şeyin mubah sayıldığı dizginsiz bir bireyselliğin ve cehaletin yol açabileceği anarşinin karşısına, insan ruhunu yetkinleştirmek ve ince beğenilerle donatmak olarak yorumladığı “kültür” mefhumunu koyuyor.
İnsanı insan yapan en önemli unsur olarak gördüğü kültürü korumanın ve iyileştirmenin yolunun düzen ve güvenden geçtiğini savunarak birey ile devlet arasındaki ilişkileri, devletin kültür eğitimindeki rolünü tartışmaya açıyor.
Kendisinden sonra kültür çalışmaları alanının başlıca temalarını ve tartışmalarını da uzun bir süre belirleyen Kültür ve Anarşi, Arnold’un birey, devlet, toplum düzeni, insan doğası, özgürlüğün sınırları ve kültür farklılıkları hakkında zamana meydan okuyan incelikli ve keskin yorumlarıyla sadece tarihsel bir vesika olarak değil, bir tartışma metni olarak da güncelliğini koruyor.