Melek, cin ve şeytan konusu, herşeyden önce itikadi bir konu, yani inancımızı ilgilendiriyor. Çünkü Kur’an, onların varlığından bahsediyor; Resulullah, bazı özelliklerini anlatıyor.
Müminin, hurafe olan bir inanca düşmemek için bu varlıklara, Kur’an’da anlatıldığı gibi inanması gerekir. Maalesef müslümanların çoğunun bu konularda eksik veya yanlış inançlara sahib olduklarını; bazan ifrata, bazan tefrite, yani aşırılıklara düştüklerini görüyoruz. İnançta da her iki tür aşırılıktan kurtulmanın yolu, Kur’an’a ve sahih hadislere başvurmak, esas kabul etmektir. Aksi takdirde hem dünya hayatımızı altüst edecek, hem ahiret hayatımızı mahvedecek yanlışlıklara kapılırız. Çünkü bu konulardaki yanlış ve yetersiz inanç, insanı bazı istismarların ve aldanışların kucağına atabilir ve işte bu, tam da şeytanın istediği şeydir. Elbette o, düşman olarak, gerçek yüzüyle tanınmak istemez.
Kur’an-ı Kerim’e baktığımızda, özellikle cin, şeytan ve büyü gibi konularda, Kur’an öncesi dönemden gelen kitablardaki ve bilgilerdeki birçok hususa temas edilmediğini görüyoruz. Çünkü Kur’an, genel bir metod olarak, bilginin hep insana lazım olduğu kadarını vermiştir. Hak Teala “Biz bu kitabta hiçbirşeyi eksik bırakmadık.” (En’am,38) buyururken, bu manada bir tamlığa işaret ediyor . Yoksa Allah Teala’nın sonsuz ilmi kitaplara sığmaz. Dolayısıyla melek-cin-şeytan hakkında, ayetleri esas alarak ulaşacağımız bilgi, bu konudaki bilginin tamamı değil, dünya hayatında bize yetecek kadar olanıdır
Gerek melekler, gerekse cin ve şeytan konusunda merak edilen birçok soru bulunmaktadır. Bunların bir kısmına bu yazdıklarımızda cevap bulabilirsiniz, ama çoğuna, o sorulardan bahsettiğimiz ve kendilerine işaret ettiğimiz halde tam bir cevap bulamayacaksınız. Bu tür sorulara cevap bulunabilecek çeşitli kitaplar varsa da, bu cevapların ne kadar doğru olduğu şüphelidir.
Melek, cin ve şeytan konusu, herşeyden önce itikadi bir konu, yani inancımızı ilgilendiriyor. Çünkü Kur’an, onların varlığından bahsediyor; Resulullah, bazı özelliklerini anlatıyor.
Müminin, hurafe olan bir inanca düşmemek için bu varlıklara, Kur’an’da anlatıldığı gibi inanması gerekir. Maalesef müslümanların çoğunun bu konularda eksik veya yanlış inançlara sahib olduklarını; bazan ifrata, bazan tefrite, yani aşırılıklara düştüklerini görüyoruz. İnançta da her iki tür aşırılıktan kurtulmanın yolu, Kur’an’a ve sahih hadislere başvurmak, esas kabul etmektir. Aksi takdirde hem dünya hayatımızı altüst edecek, hem ahiret hayatımızı mahvedecek yanlışlıklara kapılırız. Çünkü bu konulardaki yanlış ve yetersiz inanç, insanı bazı istismarların ve aldanışların kucağına atabilir ve işte bu, tam da şeytanın istediği şeydir. Elbette o, düşman olarak, gerçek yüzüyle tanınmak istemez.
Kur’an-ı Kerim’e baktığımızda, özellikle cin, şeytan ve büyü gibi konularda, Kur’an öncesi dönemden gelen kitablardaki ve bilgilerdeki birçok hususa temas edilmediğini görüyoruz. Çünkü Kur’an, genel bir metod olarak, bilginin hep insana lazım olduğu kadarını vermiştir. Hak Teala “Biz bu kitabta hiçbirşeyi eksik bırakmadık.” (En’am,38) buyururken, bu manada bir tamlığa işaret ediyor . Yoksa Allah Teala’nın sonsuz ilmi kitaplara sığmaz. Dolayısıyla melek-cin-şeytan hakkında, ayetleri esas alarak ulaşacağımız bilgi, bu konudaki bilginin tamamı değil, dünya hayatında bize yetecek kadar olanıdır
Gerek melekler, gerekse cin ve şeytan konusunda merak edilen birçok soru bulunmaktadır. Bunların bir kısmına bu yazdıklarımızda cevap bulabilirsiniz, ama çoğuna, o sorulardan bahsettiğimiz ve kendilerine işaret ettiğimiz halde tam bir cevap bulamayacaksınız. Bu tür sorulara cevap bulunabilecek çeşitli kitaplar varsa da, bu cevapların ne kadar doğru olduğu şüphelidir.