Dünya ölçeğinde ve ülkemizde duygu, düşünce ve eylem dünyasında kopartılan “kişisel gelişim” fırtınası insanı hayatın rasyonel gerçekliğinden, bilgiden, hikmetten, toplum ruhundan, evrensel değer normlarından ve Tanrı’dan soyutlayarak tek boyutlu bir varlık olarak sözde “bireysel mutluluğa eriştirme” aldatmacasının uzantısıdır.
Kur’an’a sağlıklı ve düşünce merkezli bir bakışla yaklaşıldığı takdirde görülür
ki; Allah’ın bu aziz kitabı insanlığa dünya yaşantısında uyması gereken evrensel ahlak ve hukuk normlarını vazeden bir hayat kılavuzu olarak; insanı, toplumu ve çevreyi düzeltme yolunda çaba gösteren değişim ve ıslah öncülerine tam ve mükemmel bir gelişim programı önermektedir. Evren ve insan fıtratının bire bir karşılığı olan bu programın en ayırıcı vasfı; “gelişim”in kişilerin kendi nefisleri ile sınırlı bir tercih sorunu değil; toplum ile hatta bütün bir insanlık ailesi ile (ümmet); canlı-cansız bütün varlık dünyası ile, daha önemlisi, âlemlerin Rabbi olan Allah ile birlikte yürütülmesi gereken bir sorumluluk ve görev bilinci meselesi olduğu gerçeğini temel ilke hâline getirmiş bulunmasıdır.
Dünya ölçeğinde ve ülkemizde duygu, düşünce ve eylem dünyasında kopartılan “kişisel gelişim” fırtınası insanı hayatın rasyonel gerçekliğinden, bilgiden, hikmetten, toplum ruhundan, evrensel değer normlarından ve Tanrı’dan soyutlayarak tek boyutlu bir varlık olarak sözde “bireysel mutluluğa eriştirme” aldatmacasının uzantısıdır.
Kur’an’a sağlıklı ve düşünce merkezli bir bakışla yaklaşıldığı takdirde görülür
ki; Allah’ın bu aziz kitabı insanlığa dünya yaşantısında uyması gereken evrensel ahlak ve hukuk normlarını vazeden bir hayat kılavuzu olarak; insanı, toplumu ve çevreyi düzeltme yolunda çaba gösteren değişim ve ıslah öncülerine tam ve mükemmel bir gelişim programı önermektedir. Evren ve insan fıtratının bire bir karşılığı olan bu programın en ayırıcı vasfı; “gelişim”in kişilerin kendi nefisleri ile sınırlı bir tercih sorunu değil; toplum ile hatta bütün bir insanlık ailesi ile (ümmet); canlı-cansız bütün varlık dünyası ile, daha önemlisi, âlemlerin Rabbi olan Allah ile birlikte yürütülmesi gereken bir sorumluluk ve görev bilinci meselesi olduğu gerçeğini temel ilke hâline getirmiş bulunmasıdır.