Kelime olarak İslâm, barış, huzur, saadet ve mutluluk gibi güzel anlamları ifade etmektedir. İslâm dininin iki ana temeli olan Kur’ân ve sünnet, tüm insanları toplumsal uzlaşı ve barışa yönlendirmektedir. Kur’ân’da, tüm insanların mal, can, nesil, inanç ve akıllarının korunmasının hedeflenmesi, İslâm dininin evrenselliğini göstermektedir. Kur’ân’ın başında Allah’ın, “Rabbülalemîn” yani tüm âlemlerin Rabbi olarak haber verilmesi, hiçbir surette insanlar arasında hak ve hukuk açısından ayırım yapmamanın gereğini vurgulanmaktadır. Kur’ân’ın başında bu mesaj verildiği gibi, Kur’ân’ın son suresi olan Nas suresinin başında da Allah’ın, tüm insanların ilahı, sahibi ve büyüğü olduğu dile getirilmektedir. Günümüzde İslâm dini adına yapılan çeşitli ayırımların, aslında İslam ile alakası bulunmamaktadır. Çünkü İslâm’a göre her kişinin, kendi dinine, diline, kültürüne, malına, canına, namusuna, kısacası maddi manevi tüm değerlerine tanıdığı hak ve hürriyeti, eşit düzeyde tüm insanlara tanıması gerekmektedir. Aksi takdirde, bunlara riayet etmeden Müslüman geçinmek, iman ve İslâm’dan bahsetmek, sadece kendimizi kandırmaya çalışmaktan başka bir şey değildir.
Kelime olarak İslâm, barış, huzur, saadet ve mutluluk gibi güzel anlamları ifade etmektedir. İslâm dininin iki ana temeli olan Kur’ân ve sünnet, tüm insanları toplumsal uzlaşı ve barışa yönlendirmektedir. Kur’ân’da, tüm insanların mal, can, nesil, inanç ve akıllarının korunmasının hedeflenmesi, İslâm dininin evrenselliğini göstermektedir. Kur’ân’ın başında Allah’ın, “Rabbülalemîn” yani tüm âlemlerin Rabbi olarak haber verilmesi, hiçbir surette insanlar arasında hak ve hukuk açısından ayırım yapmamanın gereğini vurgulanmaktadır. Kur’ân’ın başında bu mesaj verildiği gibi, Kur’ân’ın son suresi olan Nas suresinin başında da Allah’ın, tüm insanların ilahı, sahibi ve büyüğü olduğu dile getirilmektedir. Günümüzde İslâm dini adına yapılan çeşitli ayırımların, aslında İslam ile alakası bulunmamaktadır. Çünkü İslâm’a göre her kişinin, kendi dinine, diline, kültürüne, malına, canına, namusuna, kısacası maddi manevi tüm değerlerine tanıdığı hak ve hürriyeti, eşit düzeyde tüm insanlara tanıması gerekmektedir. Aksi takdirde, bunlara riayet etmeden Müslüman geçinmek, iman ve İslâm’dan bahsetmek, sadece kendimizi kandırmaya çalışmaktan başka bir şey değildir.