Allah elçilerinin Yahudiler vasıtasıyla insanoğluna teblîğ etmiş olduğu vahiylerin, söz konusu toplumlar tarafından nuzûl süreçlerinde kaydedilmemesi; buna mukâbil aradan geçen uzun yılların ardından derlenerek zabt u rabt altına alınması, söz konusu din mensupları tarafından da itiraf edilen bir durumdur. Yahudi ve Hıristiyan dünyasındaki bu duruma karşılık son peygamberin tebliğ etmiş olduğu vahiy kesitlerinin daha nuzûl sürecinde yazılarak kayıt altına alındığı ise tarihin bize miras bıraktığı bilgilerdendir. Hz. Peygamber’in vefatının ardından geçen 1400 yılı aşkın zaman diliminde Kur’ân’ın muhâfazasına yönelik olarak müslüman dünyada hâkim olan kanaat, ‘Kur’ân-ı Kerîm’in Hz. Peygamber dönemindeAllah elçilerinin Yahudiler vasıtasıyla insanoğluna teblîğ etmiş olduğu vahiylerin, söz konusu toplumlar tarafından nuzûl süreçlerinde kaydedilmemesi; buna mukâbil aradan geçen uzun yılların ardından derlenerek zabt u rabt altına alınması, söz konusu din mensupları tarafından da itiraf edilen bir durumdur. Yahudi ve Hıristiyan dünyasındaki bu duruma karşılık son peygamberin tebliğ etmiş olduğu vahiy kesitlerinin daha nuzûl sürecinde yazılarak kayıt altına alındığı ise tarihin bize miras bıraktığı bilgilerdendir. Hz. Peygamber’in vefatının ardından geçen 1400 yılı aşkın zaman diliminde Kur’ân’ın muhâfazasına yönelik olarak müslüman dünyada hâkim olan kanaat, ‘Kur’ân-ı Kerîm’in Hz. Peygamber döneminde ezberlendiği ve yazıldığı, ilk halife Hz. Ebû Bekir döneminde cem’ edilmek suretiyle iki kapak arasına alındığı ve üçüncü halife Hz. Osman döneminde de çoğaltılarak günümüze kadar intikal ettirildiği’ şeklindedir. ezberlendiği ve yazıldığı, ilk halife Hz. Ebû Bekir döneminde cem’ edilmek suretiyle iki kapak arasına alındığı ve üçüncü halife Hz. Osman döneminde de çoğaltılarak günümüze kadar intikal ettirildiği’ şeklindedir.
Allah elçilerinin Yahudiler vasıtasıyla insanoğluna teblîğ etmiş olduğu vahiylerin, söz konusu toplumlar tarafından nuzûl süreçlerinde kaydedilmemesi; buna mukâbil aradan geçen uzun yılların ardından derlenerek zabt u rabt altına alınması, söz konusu din mensupları tarafından da itiraf edilen bir durumdur. Yahudi ve Hıristiyan dünyasındaki bu duruma karşılık son peygamberin tebliğ etmiş olduğu vahiy kesitlerinin daha nuzûl sürecinde yazılarak kayıt altına alındığı ise tarihin bize miras bıraktığı bilgilerdendir. Hz. Peygamber’in vefatının ardından geçen 1400 yılı aşkın zaman diliminde Kur’ân’ın muhâfazasına yönelik olarak müslüman dünyada hâkim olan kanaat, ‘Kur’ân-ı Kerîm’in Hz. Peygamber dönemindeAllah elçilerinin Yahudiler vasıtasıyla insanoğluna teblîğ etmiş olduğu vahiylerin, söz konusu toplumlar tarafından nuzûl süreçlerinde kaydedilmemesi; buna mukâbil aradan geçen uzun yılların ardından derlenerek zabt u rabt altına alınması, söz konusu din mensupları tarafından da itiraf edilen bir durumdur. Yahudi ve Hıristiyan dünyasındaki bu duruma karşılık son peygamberin tebliğ etmiş olduğu vahiy kesitlerinin daha nuzûl sürecinde yazılarak kayıt altına alındığı ise tarihin bize miras bıraktığı bilgilerdendir. Hz. Peygamber’in vefatının ardından geçen 1400 yılı aşkın zaman diliminde Kur’ân’ın muhâfazasına yönelik olarak müslüman dünyada hâkim olan kanaat, ‘Kur’ân-ı Kerîm’in Hz. Peygamber döneminde ezberlendiği ve yazıldığı, ilk halife Hz. Ebû Bekir döneminde cem’ edilmek suretiyle iki kapak arasına alındığı ve üçüncü halife Hz. Osman döneminde de çoğaltılarak günümüze kadar intikal ettirildiği’ şeklindedir. ezberlendiği ve yazıldığı, ilk halife Hz. Ebû Bekir döneminde cem’ edilmek suretiyle iki kapak arasına alındığı ve üçüncü halife Hz. Osman döneminde de çoğaltılarak günümüze kadar intikal ettirildiği’ şeklindedir.