Özlem Göktaş, Kuşlu Süveter’de düşle gerçek arasındaki naif çizgiyi ihlâl etmeden kuruyor öykülerini: Bu dar alanda başarıyla yakalıyor insanı. Belki kısmen unuttuğumuz ama yabancısı olmadığımız hassasiyetleri, tanıdık bir ses ve ahenkle anlatırken biz, kendimizi buluyor; bu topraklara özgü, âşinası olduğumuz bir atmosferle karşılaşıyoruz. Öyküler boyu bazen geçmişe gidip çocukluğun büyülü, masalsı dünyasında yaşıyor, bazen de günümüze, günümüz insanının bireyleşerek yalnızlaşan duygu ve düşünce hâllerinin izini sürüyoruz.
Kuşların uçup gitmesiyle azalan umut, kuşların başka dallara konmasıyla yeniden yeşeriyor.
Özlem Göktaş, Kuşlu Süveter’de düşle gerçek arasındaki naif çizgiyi ihlâl etmeden kuruyor öykülerini: Bu dar alanda başarıyla yakalıyor insanı. Belki kısmen unuttuğumuz ama yabancısı olmadığımız hassasiyetleri, tanıdık bir ses ve ahenkle anlatırken biz, kendimizi buluyor; bu topraklara özgü, âşinası olduğumuz bir atmosferle karşılaşıyoruz. Öyküler boyu bazen geçmişe gidip çocukluğun büyülü, masalsı dünyasında yaşıyor, bazen de günümüze, günümüz insanının bireyleşerek yalnızlaşan duygu ve düşünce hâllerinin izini sürüyoruz.
Kuşların uçup gitmesiyle azalan umut, kuşların başka dallara konmasıyla yeniden yeşeriyor.