Kutadgu Bilig’in yazılışının üzerinden 952 yıl geçti. Bilindiği üzere eserin Avusturyalı bilgin Joseph von Hammer-Purgstall (1774-1856) tarafından bulunmuş ilk nüshası olan Uygur harfli Herat (Viyana) nüshasının Macar bilgini Ármin Vámbéry (1832-1913) tarafından yayımlanmasının üzerinden ise 151 yıl geçti. Yine bilindiği üzere mevcut ilk nüshasının yayımının ardından, 1896 yılında Dr. Moritz tarafından bulunmuş Arap harfli Kahire nüshası ve 1914 yılında Zeki Velidi Togan tarafından bulunmuş Fergana (Nemegâh) nüshası ile birlikte, Kutadgu Bilig üzerinde günümüze gelinceye kadar sayısız çalışma yapılmıştır. Kutadgu Bilig Türk Edebiyatının bilinen ilk mesnevisidir. Aruz vezni ile kaleme alınmış ve 6645 beytiyle siyasetnâme türündeki bu muhteşem eser, daha döneminden itibaren Kutadgu Bilig adının yanı sıra diğer milletler arasında Edebü’l Mülk ve Şehnâme-i Türkî gibi farklı adlarla da bilinir olmuştur. Eserin bu kadar sevilip okunmasının ardında hem Yusuf Has Hacib’in edebî dehası hem de Türkçenin anlatım gücü bulunmaktadır. Türklerin aruz vezni ve mesnevî nazım türü ile tanışmalarının üzerinden - dolaylı olarak Müslüman olmalarının üzerinden- henüz bir yüz yıl geçmiş olmasına rağmen Türk diliyle bu şaheser ortaya konulmuştur.
Kutadgu Bilig’in yazılışının üzerinden 952 yıl geçti. Bilindiği üzere eserin Avusturyalı bilgin Joseph von Hammer-Purgstall (1774-1856) tarafından bulunmuş ilk nüshası olan Uygur harfli Herat (Viyana) nüshasının Macar bilgini Ármin Vámbéry (1832-1913) tarafından yayımlanmasının üzerinden ise 151 yıl geçti. Yine bilindiği üzere mevcut ilk nüshasının yayımının ardından, 1896 yılında Dr. Moritz tarafından bulunmuş Arap harfli Kahire nüshası ve 1914 yılında Zeki Velidi Togan tarafından bulunmuş Fergana (Nemegâh) nüshası ile birlikte, Kutadgu Bilig üzerinde günümüze gelinceye kadar sayısız çalışma yapılmıştır. Kutadgu Bilig Türk Edebiyatının bilinen ilk mesnevisidir. Aruz vezni ile kaleme alınmış ve 6645 beytiyle siyasetnâme türündeki bu muhteşem eser, daha döneminden itibaren Kutadgu Bilig adının yanı sıra diğer milletler arasında Edebü’l Mülk ve Şehnâme-i Türkî gibi farklı adlarla da bilinir olmuştur. Eserin bu kadar sevilip okunmasının ardında hem Yusuf Has Hacib’in edebî dehası hem de Türkçenin anlatım gücü bulunmaktadır. Türklerin aruz vezni ve mesnevî nazım türü ile tanışmalarının üzerinden - dolaylı olarak Müslüman olmalarının üzerinden- henüz bir yüz yıl geçmiş olmasına rağmen Türk diliyle bu şaheser ortaya konulmuştur.