Kitab-ı Mukaddes Yahudi ve Hıristiyanların kutsiyet atfettikleri bir külliyattır. Bu külliyat iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci bölüm Yahudiler için kutsal olan Tanakh iken; ikinci kısım Hıristiyanların kutsal metni olan Yeni Ahittir. Üç bölüme ayrılan Tanakh’ın ise ilk beş kitabına Tevrat ismi verilmekte ve bu kitap Musa’ya atfedilmektedir. Vahiy ürünü olduğu iddia edilen bu metinler, birçok araştırmacı tarafından incelenerek üzerinde özenle durulan Kutsal Kitap Eleştirisi adı verilen bir alanı doğurmuştur.
Musa’nın Tevrat ismi verilen kitabın yazarı olamayacağı iddiası ile başlayan Kitab-ı Mukaddes eleştirisi günümüze kadar tartışılagelmiş ve çeşitli cevaplar üretmiştir. Bu bağlamda günümüze ulaşmış olan Tevrat, Musa tarafından yazılmadığı genel kabulü ile birlikte onun öğretilerine dayanılarak yeniden oluşturulan bir metin şeklinde karşımızda durmaktadır. Tevrat metinleri çeşitli kişiler tarafından ortaya konulmuş kolektif bir eser olarak nitelendirilir. Bu doğrultuda Kitab-ı Mukaddes’in dört ana kaynak (Yahvist Elohist, Tesniyeci, Kahinsel) tarafından bir araya getirildiği iddiası güç kazanmıştır.
Kitab-ı Mukaddes’in geçirmiş olduğu aşamalar sonucunda XIX. Yüzyıl araştırmacılarından biri olan Julius Wellhausen, dört ana kaynağa dayandırılan Kutsal Kitap’ın hangi tarihler arasında yazıldığını tespit etmeye uğraşmıştır. Kutsal Kitap içerisindeki olay ve olguları tek tek inceleyen Wellhausen, geniş çaplı bir araştırma yürütmüştür. Bu bağlamda Wellhausen, dört kaynağın da yazılış tarihlerini tespit etmiştir. Böylece; Yahvist kaynak MÖ X, Elohist kaynak MÖ VIII, Tesniyeci kaynak MÖ VI ve son olarak Kahinsel kaynak MÖ V. yüzyılda kaleme alınmıştır. Nihayetinde Wellhausen’ın şu an elimizde bulunan Tevrat üzerine bu görüşü araştırmacılarının büyük çoğunluğu tarafından kabul görmüştür. Bu bağlamda günümüze ulaşmış Tevrat metinleri, Musa elinde çıkmamış aksine beş yüz yılda çeşitli kişiler tarafından hazırlanmıştır.
Kitab-ı Mukaddes Yahudi ve Hıristiyanların kutsiyet atfettikleri bir külliyattır. Bu külliyat iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci bölüm Yahudiler için kutsal olan Tanakh iken; ikinci kısım Hıristiyanların kutsal metni olan Yeni Ahittir. Üç bölüme ayrılan Tanakh’ın ise ilk beş kitabına Tevrat ismi verilmekte ve bu kitap Musa’ya atfedilmektedir. Vahiy ürünü olduğu iddia edilen bu metinler, birçok araştırmacı tarafından incelenerek üzerinde özenle durulan Kutsal Kitap Eleştirisi adı verilen bir alanı doğurmuştur.
Musa’nın Tevrat ismi verilen kitabın yazarı olamayacağı iddiası ile başlayan Kitab-ı Mukaddes eleştirisi günümüze kadar tartışılagelmiş ve çeşitli cevaplar üretmiştir. Bu bağlamda günümüze ulaşmış olan Tevrat, Musa tarafından yazılmadığı genel kabulü ile birlikte onun öğretilerine dayanılarak yeniden oluşturulan bir metin şeklinde karşımızda durmaktadır. Tevrat metinleri çeşitli kişiler tarafından ortaya konulmuş kolektif bir eser olarak nitelendirilir. Bu doğrultuda Kitab-ı Mukaddes’in dört ana kaynak (Yahvist Elohist, Tesniyeci, Kahinsel) tarafından bir araya getirildiği iddiası güç kazanmıştır.
Kitab-ı Mukaddes’in geçirmiş olduğu aşamalar sonucunda XIX. Yüzyıl araştırmacılarından biri olan Julius Wellhausen, dört ana kaynağa dayandırılan Kutsal Kitap’ın hangi tarihler arasında yazıldığını tespit etmeye uğraşmıştır. Kutsal Kitap içerisindeki olay ve olguları tek tek inceleyen Wellhausen, geniş çaplı bir araştırma yürütmüştür. Bu bağlamda Wellhausen, dört kaynağın da yazılış tarihlerini tespit etmiştir. Böylece; Yahvist kaynak MÖ X, Elohist kaynak MÖ VIII, Tesniyeci kaynak MÖ VI ve son olarak Kahinsel kaynak MÖ V. yüzyılda kaleme alınmıştır. Nihayetinde Wellhausen’ın şu an elimizde bulunan Tevrat üzerine bu görüşü araştırmacılarının büyük çoğunluğu tarafından kabul görmüştür. Bu bağlamda günümüze ulaşmış Tevrat metinleri, Musa elinde çıkmamış aksine beş yüz yılda çeşitli kişiler tarafından hazırlanmıştır.