Gottfried Wilhelm Leibniz (1646 – 1716), hayatını adayacağı projeyi gençlik yıllarında belirleme bahtiyarlığına sahip olmuş ama geniş ilgi alanı içinde dağılması nedeniyle gerçekleştirememe bahtsızlığına uğramıştır: Kamu yararını ve Tanrı’nın şanını yüceltmek üzere bilimlerin tespiti ve geliştirilmesi amacıyla bir bilimler ansiklopedisi çıkarmak. Ansiklopedisini çıkaramamış ama bu uğurda fizik, felsefe, tarih, etik, hukuk, jeoloji ve teolojiden Çin diline kadar çok çeşitli alanlarda yaptığı çalışmalarla kendisini bilgi deposuna dönüştürmüş ve Avrupa’nın hükümdarları tarafından “yürüyen ansiklopedi” namıyla hüsnü kabul görmüştür.
“Yaşadığımız dünya, olası dünyaların en iyisidir” düsturunu ortaya atarak günümüzde insanlara umut aşılayan kişisel gelişim literatürüne kadar uzanacak yolu açmıştır. İleri yaşlarında eski usul giysileri ve peruklarıyla gençler tarafından geçmiş zamanlardan kalan gülünç bir fosil olarak görülse de hoş sohbeti, cana yakınlığı, iyimserliği ve kötü kokmaması sayesinde özellikle nüfuz sahibi kadınların vazgeçemediği bir akıl hocası olmuştur.
Latince, Almanca ve Fransızca yazdığı eserleri, on binlerce mektubu ve yine on binlerce sayfayı bulan yayınlanmamış taslaklarıyla mantık, matematik, fizik ve metafizik alanına unutulmaz katkılar yapmıştır. Dünyanın dört işlem yapabilen ilk hesap makinesini icat eden odur. İkili matematik sistemine kazandırdığı işlevsellikle bilgisayarın atası sayılmak gibi bir onura sahiptir. Ölümünden sonra verilen bu payeye karşın hayattayken kalkülüsü Newton’dan çalmadığını, bağımsız olarak kendinin de geliştirdiğini bir türlü ispatlayamamış, bu yüzden ömrünün son yıllarında ülkesinin medarı iftiharı olarak değil, bir intihalci olarak görülmüştür. Muhtemelen bunun etkisiyle tabutuna bir kehanet hakkettirmiştir: Inclinata resurget.
Elinizdeki biyografinin yazarı din felsefesi uzmanı Maria Rosa Antognazza’ya göre tarih, bu büyük âlimin son evrensel deha olduğuna hükmederek itibarını iade etmiştir. Yani tabuttaki kehanet doğru çıkmıştır: İnen çizgi tekrar yükselecektir.
Gottfried Wilhelm Leibniz (1646 – 1716), hayatını adayacağı projeyi gençlik yıllarında belirleme bahtiyarlığına sahip olmuş ama geniş ilgi alanı içinde dağılması nedeniyle gerçekleştirememe bahtsızlığına uğramıştır: Kamu yararını ve Tanrı’nın şanını yüceltmek üzere bilimlerin tespiti ve geliştirilmesi amacıyla bir bilimler ansiklopedisi çıkarmak. Ansiklopedisini çıkaramamış ama bu uğurda fizik, felsefe, tarih, etik, hukuk, jeoloji ve teolojiden Çin diline kadar çok çeşitli alanlarda yaptığı çalışmalarla kendisini bilgi deposuna dönüştürmüş ve Avrupa’nın hükümdarları tarafından “yürüyen ansiklopedi” namıyla hüsnü kabul görmüştür.
“Yaşadığımız dünya, olası dünyaların en iyisidir” düsturunu ortaya atarak günümüzde insanlara umut aşılayan kişisel gelişim literatürüne kadar uzanacak yolu açmıştır. İleri yaşlarında eski usul giysileri ve peruklarıyla gençler tarafından geçmiş zamanlardan kalan gülünç bir fosil olarak görülse de hoş sohbeti, cana yakınlığı, iyimserliği ve kötü kokmaması sayesinde özellikle nüfuz sahibi kadınların vazgeçemediği bir akıl hocası olmuştur.
Latince, Almanca ve Fransızca yazdığı eserleri, on binlerce mektubu ve yine on binlerce sayfayı bulan yayınlanmamış taslaklarıyla mantık, matematik, fizik ve metafizik alanına unutulmaz katkılar yapmıştır. Dünyanın dört işlem yapabilen ilk hesap makinesini icat eden odur. İkili matematik sistemine kazandırdığı işlevsellikle bilgisayarın atası sayılmak gibi bir onura sahiptir. Ölümünden sonra verilen bu payeye karşın hayattayken kalkülüsü Newton’dan çalmadığını, bağımsız olarak kendinin de geliştirdiğini bir türlü ispatlayamamış, bu yüzden ömrünün son yıllarında ülkesinin medarı iftiharı olarak değil, bir intihalci olarak görülmüştür. Muhtemelen bunun etkisiyle tabutuna bir kehanet hakkettirmiştir: Inclinata resurget.
Elinizdeki biyografinin yazarı din felsefesi uzmanı Maria Rosa Antognazza’ya göre tarih, bu büyük âlimin son evrensel deha olduğuna hükmederek itibarını iade etmiştir. Yani tabuttaki kehanet doğru çıkmıştır: İnen çizgi tekrar yükselecektir.