Alevi entelijansiyasının nev-i şahsına münhasır isimlerinden Hüseyin Kelleci’nin Anadolu’dan kente yürüyüş hikâyesi adeta bir belgesel yapıt niteliğinde. Kente zorunlu göçe tabi olan kırsal insanının yaşama tutunma çabası, mutlulukları ve hüzünleri edebi bir dille ancak bu kadar eşsiz kaleme alınabilirdi.
Kelleci’nin ömürlük yürüyüşünden damıttığı hikâyeler, denk geldiği tesadüfler, karşı karşıya kaldığı hakikatler ve suratta ince bir tebessüm bırakan tüm o enstantaneler Alevi örgütlülüğünün ve medyasının da çok temiz bir fotoğrafını çekiyor.
Sayfalar arasında ilerlediğinizde fonda bir halk türküsünün, iliklere işleyen bir deyişin, yer yer coşkuya gark eden eşsiz bir ezginin size eşlik ettiğini hissedeceksiniz.
Bu kitap yazardan ziyade memleketin direngen yanını temsil eden tüm demokrat kesimlerin otobiyografisi aslında. Anlatılan senin, benim, hepimizin hikâyesi çünkü.
Kentten sonra tekrar öze dönüş için Yol’a revan olan ve hep Yol’da olanlar için…
Alevi entelijansiyasının nev-i şahsına münhasır isimlerinden Hüseyin Kelleci’nin Anadolu’dan kente yürüyüş hikâyesi adeta bir belgesel yapıt niteliğinde. Kente zorunlu göçe tabi olan kırsal insanının yaşama tutunma çabası, mutlulukları ve hüzünleri edebi bir dille ancak bu kadar eşsiz kaleme alınabilirdi.
Kelleci’nin ömürlük yürüyüşünden damıttığı hikâyeler, denk geldiği tesadüfler, karşı karşıya kaldığı hakikatler ve suratta ince bir tebessüm bırakan tüm o enstantaneler Alevi örgütlülüğünün ve medyasının da çok temiz bir fotoğrafını çekiyor.
Sayfalar arasında ilerlediğinizde fonda bir halk türküsünün, iliklere işleyen bir deyişin, yer yer coşkuya gark eden eşsiz bir ezginin size eşlik ettiğini hissedeceksiniz.
Bu kitap yazardan ziyade memleketin direngen yanını temsil eden tüm demokrat kesimlerin otobiyografisi aslında. Anlatılan senin, benim, hepimizin hikâyesi çünkü.
Kentten sonra tekrar öze dönüş için Yol’a revan olan ve hep Yol’da olanlar için…