Dünya ekonomisinin ve nüfusunun yaklaşık yüzde birini oluşturuyor Türkiye. Bazen sırf bunu söylemek bile politik bir tavır almak demek oluyor. Kabul edelim yeterince heyecan verici bir bilgi değil. Öte yandan her zaman bunu akılda tutmanın da faydası çok. Böylelikle, “Değerli Yalnızlık” sözlerinin bir nihayeti olacağını tahmin etmeniz zor olmuyor. Ve hamasetle yine kaybedilenin yerine kolay kolay konamayacağını tahmin edebiliyorsunuz. Bu sayıda özellikle diyaneti ele aldık. Çünkü diyanet de aslında eleştirdiğimiz medyadan çok da farklı değil. Ortak söylemin yaratıldığı ana kaynakların en önemlilerinden sadece birisi. Mehmet İlhanlı ve Burak Saygılı bu konuda derinleştiler ve katkı yaptılar.
Türkiye’de bütün bunlar olurken Avrupa da çok güzel günler yaşamıyor. Cihan Uzunçayır Avrupa’da yükselen Merkez Sağ’ı, Caner Gerek ise Brexit’in muhtemel ekonomik yanlarını yazdı. Tüm bu diyanet tartışmasını ister istemez Fransız laikliği ile Anglo-Sakson sekülerizmi tartışmasına odaklanıp irdeleyen ise Adil Usturalı oldu.
Aydın Gündüz Neo-Kemalizm kavramının serencamının, soy kütüğünün peşinde bir yolculuğa çıktı. Spinoza biz liberallerin hakkında çok daha fazla yoğunlaşması gereken bir düşünür. Kubilay Atay şimdilik sadece dergimiz için kapıyı açtı, özellikle Spinoza uzmanlarını bekliyoruz. Çevirmen arkadaşlarımız da ciddi bir emek sarf ederek farklı yazarları ve tartışmaları Türkçe ile buluşturdular.
“Tanrı’yı güldürmek istiyorsan, ona planlarından bahset.” Burak Bilgehan Özpek’in yazısını okuyup bitirirken ilk aklıma gelen buydu. Türkiye’nin dün dendiği gibi “Tarihinin Sonunu” yaşamadığı yazmış birisi olarak bugünkü sıkışıklığın, siyasetteki adeta deadlock, kilitlenme durumunun ilanihaye sürmeyeceğini gösteren bir yazı ile katkı yaptı. Her zamanki gibi keyifle okuyacağınızı umuyoruz.
Dünya ekonomisinin ve nüfusunun yaklaşık yüzde birini oluşturuyor Türkiye. Bazen sırf bunu söylemek bile politik bir tavır almak demek oluyor. Kabul edelim yeterince heyecan verici bir bilgi değil. Öte yandan her zaman bunu akılda tutmanın da faydası çok. Böylelikle, “Değerli Yalnızlık” sözlerinin bir nihayeti olacağını tahmin etmeniz zor olmuyor. Ve hamasetle yine kaybedilenin yerine kolay kolay konamayacağını tahmin edebiliyorsunuz. Bu sayıda özellikle diyaneti ele aldık. Çünkü diyanet de aslında eleştirdiğimiz medyadan çok da farklı değil. Ortak söylemin yaratıldığı ana kaynakların en önemlilerinden sadece birisi. Mehmet İlhanlı ve Burak Saygılı bu konuda derinleştiler ve katkı yaptılar.
Türkiye’de bütün bunlar olurken Avrupa da çok güzel günler yaşamıyor. Cihan Uzunçayır Avrupa’da yükselen Merkez Sağ’ı, Caner Gerek ise Brexit’in muhtemel ekonomik yanlarını yazdı. Tüm bu diyanet tartışmasını ister istemez Fransız laikliği ile Anglo-Sakson sekülerizmi tartışmasına odaklanıp irdeleyen ise Adil Usturalı oldu.
Aydın Gündüz Neo-Kemalizm kavramının serencamının, soy kütüğünün peşinde bir yolculuğa çıktı. Spinoza biz liberallerin hakkında çok daha fazla yoğunlaşması gereken bir düşünür. Kubilay Atay şimdilik sadece dergimiz için kapıyı açtı, özellikle Spinoza uzmanlarını bekliyoruz. Çevirmen arkadaşlarımız da ciddi bir emek sarf ederek farklı yazarları ve tartışmaları Türkçe ile buluşturdular.
“Tanrı’yı güldürmek istiyorsan, ona planlarından bahset.” Burak Bilgehan Özpek’in yazısını okuyup bitirirken ilk aklıma gelen buydu. Türkiye’nin dün dendiği gibi “Tarihinin Sonunu” yaşamadığı yazmış birisi olarak bugünkü sıkışıklığın, siyasetteki adeta deadlock, kilitlenme durumunun ilanihaye sürmeyeceğini gösteren bir yazı ile katkı yaptı. Her zamanki gibi keyifle okuyacağınızı umuyoruz.