Şehrin Meşrebi Havai, Binaları Hafif : Londra 1990+ Londra hiçbir zaman Paris kadar güzel ve albenili ya da New York kadar çılgın bir kent olmadı. Londra’yı bir kent olarak sıkıcı ve tekdüze bulanlar çoktur. Ancak Londra da, dünya başkentlerinden biridir. Londra’da olmak insana dünyanın ortasındaymış hissini fazlasıyla verir; bütün olup bitenlerden haberdar edilir, her türlü kanaldan sürekli bilgilendirilirsiniz, okunan, görülen, rastlanılan hemen herşey yeni bir açılım sağlar ve sizi farklı alanlara sürükler. Dükkanlar bile böyledir Londra’da, pek çoğunda köklü bir yaşam kültürünün ürünleri satılır, satın alacağınız nesneye dair bilgili olmanız gerekebilir ya da sırf o dükkana girdiğiniz için öğrenilebilecek yeni bir konuyla karşılaşmış olursunuz. Londra çok çeşitli bir kenttir. Kimi bölgelerinde, sokakları, sokak yaşantısı çılgıncadır, kimi yerlerinde bu yaşantı sefilleşir, başka bölgeleri çok ağırbaşlı ve ciddidir, diğerleri şık veya huzurludur, her zaman en avangart sanatçıların birini eskitirken bir diğerini moda etmek üzere olan mahalleleri vardır. Üstelik Londra Avrupa’nın finans merkezidir, bu yanıyla da bambaşka bir hareket barındırır. Bazı noktalardan, belli zamanlarda bakıldığında, biraz da bakanın gözüne bağlı olarak pekala güzel de görünebilir. Bunlar ve başka özellikleri birleşip Londra’yı heyecan veren bir kent yapar. Ama Londra’nın bu çeşitli ve heyecanlı havasını bir türlü yakalayamayan tek unsur kentin mimarisidir, daha doğrusu çağdaş yapılarıdır. AA (Architectural Association) gibi dünya mimarlık ortamında söz söyleyen pek çok kişiyi yetiştirmiş, bunlardan birkaçını öğretim kadrosunda her dönemde mutlaka barındıran bir kurum Londra’dadır, oraya aittir. Kitapçılarda mimarlıkla ilgili her türlü yayın bulunur, saygın dergiler yayınlanır, günlük gazetelerde mimarlık sayfaları vardır, mimarlık ve tasarım konusunda bilgilendirme ve tartışma bakımından zengin mimarlık ortamı da zengindir. Ancak çağdaş yapı yapmaya gelince nedense cesur hareketlere pek yer yoktur...
Şehrin Meşrebi Havai, Binaları Hafif : Londra 1990+ Londra hiçbir zaman Paris kadar güzel ve albenili ya da New York kadar çılgın bir kent olmadı. Londra’yı bir kent olarak sıkıcı ve tekdüze bulanlar çoktur. Ancak Londra da, dünya başkentlerinden biridir. Londra’da olmak insana dünyanın ortasındaymış hissini fazlasıyla verir; bütün olup bitenlerden haberdar edilir, her türlü kanaldan sürekli bilgilendirilirsiniz, okunan, görülen, rastlanılan hemen herşey yeni bir açılım sağlar ve sizi farklı alanlara sürükler. Dükkanlar bile böyledir Londra’da, pek çoğunda köklü bir yaşam kültürünün ürünleri satılır, satın alacağınız nesneye dair bilgili olmanız gerekebilir ya da sırf o dükkana girdiğiniz için öğrenilebilecek yeni bir konuyla karşılaşmış olursunuz. Londra çok çeşitli bir kenttir. Kimi bölgelerinde, sokakları, sokak yaşantısı çılgıncadır, kimi yerlerinde bu yaşantı sefilleşir, başka bölgeleri çok ağırbaşlı ve ciddidir, diğerleri şık veya huzurludur, her zaman en avangart sanatçıların birini eskitirken bir diğerini moda etmek üzere olan mahalleleri vardır. Üstelik Londra Avrupa’nın finans merkezidir, bu yanıyla da bambaşka bir hareket barındırır. Bazı noktalardan, belli zamanlarda bakıldığında, biraz da bakanın gözüne bağlı olarak pekala güzel de görünebilir. Bunlar ve başka özellikleri birleşip Londra’yı heyecan veren bir kent yapar. Ama Londra’nın bu çeşitli ve heyecanlı havasını bir türlü yakalayamayan tek unsur kentin mimarisidir, daha doğrusu çağdaş yapılarıdır. AA (Architectural Association) gibi dünya mimarlık ortamında söz söyleyen pek çok kişiyi yetiştirmiş, bunlardan birkaçını öğretim kadrosunda her dönemde mutlaka barındıran bir kurum Londra’dadır, oraya aittir. Kitapçılarda mimarlıkla ilgili her türlü yayın bulunur, saygın dergiler yayınlanır, günlük gazetelerde mimarlık sayfaları vardır, mimarlık ve tasarım konusunda bilgilendirme ve tartışma bakımından zengin mimarlık ortamı da zengindir. Ancak çağdaş yapı yapmaya gelince nedense cesur hareketlere pek yer yoktur...