5237 sayılı Türk Ceza Kanunu madde 102/2'de tanımlı nitelikli cinsel saldırı suçu, genellikle görgü tanıklarının bulunmadığı gizli alanlarda işlenen doğası nedeniyle ispatı en zor suçlardan biridir. Bu çalışmada, kamuoyunda tecavüz eylemi olarak nitelendirilen bu suçun, mağdurunun beyanları esas alınarak ceza yargılamasında ispatının imkanları tartışılmıştır. Yürürlükteki hukuk uyarınca kişinin cinsel dokunulmazlığının ihlalini ifade eden tecavüz, aynı zamanda toplumsal cinsiyete dayalı bir cinsel şiddet eylemidir. Bu nedenle çalışmada, suçun yasal unsurları ve ceza adalet sistemi öznelerinin tecavüz mitlerinden beslenen önyargılarının suçta cezasızlık pratiğini nasıl beslediği, konuya ilişkin uluslararası hukuk kaynaklarının ışığında eleştirel bir bakış açısı ile ele alınmıştır. Suçun esasen belirleyici delili olan mağdur beyanına ceza yargılaması aşamalarında başvurulma biçimleri incelenmiş; devletlerin her türlü tecavüz eylemini cezalandırmaya ve suç mağdurlarının özel yaşamlarına saygı gösterilmesine yönelik yükümlülükleri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihat örnekleri sunularak tartışılmıştır. Cinsel dokunulmazlığın hukuken etkin biçimde korunması, suçun büyük çoğunlukla mağdurları olan kadınların deneyimlerini de göz önüne alan bir adalet sisteminde mümkün olabilecektir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu madde 102/2'de tanımlı nitelikli cinsel saldırı suçu, genellikle görgü tanıklarının bulunmadığı gizli alanlarda işlenen doğası nedeniyle ispatı en zor suçlardan biridir. Bu çalışmada, kamuoyunda tecavüz eylemi olarak nitelendirilen bu suçun, mağdurunun beyanları esas alınarak ceza yargılamasında ispatının imkanları tartışılmıştır. Yürürlükteki hukuk uyarınca kişinin cinsel dokunulmazlığının ihlalini ifade eden tecavüz, aynı zamanda toplumsal cinsiyete dayalı bir cinsel şiddet eylemidir. Bu nedenle çalışmada, suçun yasal unsurları ve ceza adalet sistemi öznelerinin tecavüz mitlerinden beslenen önyargılarının suçta cezasızlık pratiğini nasıl beslediği, konuya ilişkin uluslararası hukuk kaynaklarının ışığında eleştirel bir bakış açısı ile ele alınmıştır. Suçun esasen belirleyici delili olan mağdur beyanına ceza yargılaması aşamalarında başvurulma biçimleri incelenmiş; devletlerin her türlü tecavüz eylemini cezalandırmaya ve suç mağdurlarının özel yaşamlarına saygı gösterilmesine yönelik yükümlülükleri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihat örnekleri sunularak tartışılmıştır. Cinsel dokunulmazlığın hukuken etkin biçimde korunması, suçun büyük çoğunlukla mağdurları olan kadınların deneyimlerini de göz önüne alan bir adalet sisteminde mümkün olabilecektir.