Osmanlı Devleti zamanından bu yana yerel yönetimin en alt düzeyini oluşturmakla birlikte şekil değiştirerek de olsa varlığını hâlâ koruyan muhtarlık, en uzun ömürlü kurumlardan biri olarak yurttaş ile devlet arasında aracılık rolünü devam ettiriyor.
Élise Massicard’a göre, muhtar gündelik hayat ile iktidarın kesiştiği noktada yer alıyor, yurttaşların denetlenmesini sağlıyor ve devletin erişilebilir bir makam olduğu duygusunu yaratıyor. Bu sayede kimi zaman devletin memuru kimi zaman da yurttaşın savunucusu rolünü üstleniyor.
Kapsamlı bir saha çalışmasına dayanan Mahalleyi Yönetmek, muhtarların muğlak konumlarını, hangi rolleri üstlendiklerini, nasıl çalıştıklarını, usulleri kimi zaman devlet kimi zaman da mahalle sakinleri lehine nasıl esnettiklerini, daha genel olarak da devlet ile yurttaş arasındaki ilişkilerin biçimlenişini araştırıyor.
“Bu çalışma muhtarlık uygulamalarının, tutarlı ve merkezî bir devlet imajını nasıl aynı zamanda hem zedeleyip hem de desteklediğini, söz konusu imajın kendisinin de yurttaşların ve memurların uygulamalarını zorlayıp şekillendirdiğini inceliyor. Dolayısıyla kitabın sorduğu soru, Türk Devleti’nin güçlü olup olmadığına ilişkin değil, söz konusu karşılaşmalar çerçevesinde kurulan ve etkili olan ilişkilerde devletin günlük olarak nasıl üretildiğine ve yaşandığına ilişkindir.”
Osmanlı Devleti zamanından bu yana yerel yönetimin en alt düzeyini oluşturmakla birlikte şekil değiştirerek de olsa varlığını hâlâ koruyan muhtarlık, en uzun ömürlü kurumlardan biri olarak yurttaş ile devlet arasında aracılık rolünü devam ettiriyor.
Élise Massicard’a göre, muhtar gündelik hayat ile iktidarın kesiştiği noktada yer alıyor, yurttaşların denetlenmesini sağlıyor ve devletin erişilebilir bir makam olduğu duygusunu yaratıyor. Bu sayede kimi zaman devletin memuru kimi zaman da yurttaşın savunucusu rolünü üstleniyor.
Kapsamlı bir saha çalışmasına dayanan Mahalleyi Yönetmek, muhtarların muğlak konumlarını, hangi rolleri üstlendiklerini, nasıl çalıştıklarını, usulleri kimi zaman devlet kimi zaman da mahalle sakinleri lehine nasıl esnettiklerini, daha genel olarak da devlet ile yurttaş arasındaki ilişkilerin biçimlenişini araştırıyor.
“Bu çalışma muhtarlık uygulamalarının, tutarlı ve merkezî bir devlet imajını nasıl aynı zamanda hem zedeleyip hem de desteklediğini, söz konusu imajın kendisinin de yurttaşların ve memurların uygulamalarını zorlayıp şekillendirdiğini inceliyor. Dolayısıyla kitabın sorduğu soru, Türk Devleti’nin güçlü olup olmadığına ilişkin değil, söz konusu karşılaşmalar çerçevesinde kurulan ve etkili olan ilişkilerde devletin günlük olarak nasıl üretildiğine ve yaşandığına ilişkindir.”