12 Eylül, 1980
Geceyi çeyrek geçe, yolların tutulup, barikatlar kurularak, Amerikan jiplerinden inen Sten tabancalı adamların, insanları derin uykularından uyandırarak, Amerikan arabalarına doldurup, meçhul yerlere götürüldüğü o meş'um Eylül gecesi.
Türkiye'nin geleceği üzerine anlaşmaya varılmakla son bulan 80 darbesiyle, cuntacılar görevlerini tastamam bitirip, geleceği İMF ve uluslararası emperyalizmin işbirlikçilerine teslim ettiklerinde, on yıldan beri devam eden örtülü iç savaş da son bulmuştu.
Bunun bedeli ise, iç savaş yıllarında birbirine hasım hale getirilen bu toprağın çocukları Ülkücülerle, Solculara ağır bir bedel olarak ödetilecekti. Cunta hücreleriyle, mahkemeleri ve hasiphanelerinde hatıra ve mektuplar o yılların canlı tek şahitleri olarak kaldı. Bunlardan Sol'a ait bir kısmı yayınlanırken, Ülkücülere ait olanlar hemen hemen hiç yayınlanmadı. Kırgınlıklar, unutulmuşluklar, ihanetler ve bütün fukaralığına rağmen yine de Türkiye adına bir umut ışığı taşıyan bu toprağın çocuklarına ait mektuplar, mahkum Ahmet Aytaç'ın kaleminden ibretlik birer vesika olarak tarihe kayıt düşmektedir.
12 Eylül, 1980
Geceyi çeyrek geçe, yolların tutulup, barikatlar kurularak, Amerikan jiplerinden inen Sten tabancalı adamların, insanları derin uykularından uyandırarak, Amerikan arabalarına doldurup, meçhul yerlere götürüldüğü o meş'um Eylül gecesi.
Türkiye'nin geleceği üzerine anlaşmaya varılmakla son bulan 80 darbesiyle, cuntacılar görevlerini tastamam bitirip, geleceği İMF ve uluslararası emperyalizmin işbirlikçilerine teslim ettiklerinde, on yıldan beri devam eden örtülü iç savaş da son bulmuştu.
Bunun bedeli ise, iç savaş yıllarında birbirine hasım hale getirilen bu toprağın çocukları Ülkücülerle, Solculara ağır bir bedel olarak ödetilecekti. Cunta hücreleriyle, mahkemeleri ve hasiphanelerinde hatıra ve mektuplar o yılların canlı tek şahitleri olarak kaldı. Bunlardan Sol'a ait bir kısmı yayınlanırken, Ülkücülere ait olanlar hemen hemen hiç yayınlanmadı. Kırgınlıklar, unutulmuşluklar, ihanetler ve bütün fukaralığına rağmen yine de Türkiye adına bir umut ışığı taşıyan bu toprağın çocuklarına ait mektuplar, mahkum Ahmet Aytaç'ın kaleminden ibretlik birer vesika olarak tarihe kayıt düşmektedir.