“Ah kuzum…
Bedeli ağır bu kahverengi, açık cennet rengi boşluk içinde yaşamanın…
Bedeli ağır bu korkusuz beyaz güvercinlerin memleketinde uçmanın…
Bir mağara nöbetçisi örümceğin memleketinde olmanın bedeli ağır kuzum…”
Söyle bakalım şimdi; serenad yapma zamanı sende değil mi?
Yoksa sırrın sessizliğinde mi gizli senin…
Ben ardımda kimseyi koymadım.
Dilim kurusa da haykıracağım sana, yüreğine…
“Seni bildim bileli istemedim başka deniz, başka yağmur…
Unutma, seni sevmek güneşe dokunmaya benzer…”
Geçti benim cemrem…
Gitme zamanı gözlerinden…
Sonraki sefere gemilerimle gelirim…
“Ah kuzum…
Bedeli ağır bu kahverengi, açık cennet rengi boşluk içinde yaşamanın…
Bedeli ağır bu korkusuz beyaz güvercinlerin memleketinde uçmanın…
Bir mağara nöbetçisi örümceğin memleketinde olmanın bedeli ağır kuzum…”
Söyle bakalım şimdi; serenad yapma zamanı sende değil mi?
Yoksa sırrın sessizliğinde mi gizli senin…
Ben ardımda kimseyi koymadım.
Dilim kurusa da haykıracağım sana, yüreğine…
“Seni bildim bileli istemedim başka deniz, başka yağmur…
Unutma, seni sevmek güneşe dokunmaya benzer…”
Geçti benim cemrem…
Gitme zamanı gözlerinden…
Sonraki sefere gemilerimle gelirim…