Uzun zaman Osmanlıların Balkanlarda ticaret ve askerî harekât üssü olan Üsküp, İkinci Viyana kuşatması bozgunu ve sonrası yenilgilerle kuzeyden güneye doğru başlayan göçle gelen Türk ve diğer Müslümanların huzurla sığındıkları bir merkez olmuş ama Balkan Savaşı felaketiyle de Türklerin elinden çıkmıştır. Bölge Türkleri, yirminci yüzyılda Balkan Savaşı ve göçlerle efendilikten sonra gitgide azınlık durumuna düşmüştür. Bu acıyı, doğduğu Üsküp’te gençlik yıllarına kadar efendi bir milletin çocuğu olarak yaşayan Yahya Kemal, “Hayal Şehir” şiirinde kalbimizi sızlatarak anlatır:
Üsküp ki Yıldırım Bâyezıd Han diyarıdır,
Evlâd-ı Fâtihân’a onun yadigârıdır.
Fîrûze kubbelerle bizim şehrimizdi o;
Yalnız bizimdi, çehre ve rûhiyle biz’di o.
Üsküp ki Şar Dağı’nda devâmıydı Bursa’nın.
Bir lâle bahçesiydi dökülmüş temiz kanın.
Üç şanlı harbin arş’a asılmış silâhları
Parlardı yaşlı gözlere bayram sabâhları.
Ben girmeden hayâtı şafaklandıran çağa,
Bir sonbahârda annemi gömdük o toprağa.
İsâ Bey’in fetihte açılmış mezârlığı
Hulyama âhiret gibi nakşetti varlığı.
Vaktiyle öz vatanda bizimken, bugün niçin
Üsküp bizim değil? Bunu duydum için için.
Kalbimde bir hayâli kalıp kaybolan şehir!
Ayrılmanın bıraktığı hicrân derindedir!
Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene,
Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene.
Elinizdeki eser, Üsküp merkezli olarak Makedonya, Kosova, Yunanistan, Bulgaristan, Karadağ, Bosna-Hersek ve Sırbistan gözlemlerinden oluşan günlük ve hatıralarla yazılmıştır. Eser, Makedonya ve Kosova’da tamamen boşalan, yok olan veya kısmen boşalan Türk köylerinin, göçlerle azınlık durumuna düşen Türklerle anadilleri Makedonca olan Türk (Türkbaş-Torbeş) asıllıların dramını yansıtmakta; halihazırda Makedonya ve Kosova Türkleri için neler yapılması gerektiğini sorgulamaktadır.
Uzun zaman Osmanlıların Balkanlarda ticaret ve askerî harekât üssü olan Üsküp, İkinci Viyana kuşatması bozgunu ve sonrası yenilgilerle kuzeyden güneye doğru başlayan göçle gelen Türk ve diğer Müslümanların huzurla sığındıkları bir merkez olmuş ama Balkan Savaşı felaketiyle de Türklerin elinden çıkmıştır. Bölge Türkleri, yirminci yüzyılda Balkan Savaşı ve göçlerle efendilikten sonra gitgide azınlık durumuna düşmüştür. Bu acıyı, doğduğu Üsküp’te gençlik yıllarına kadar efendi bir milletin çocuğu olarak yaşayan Yahya Kemal, “Hayal Şehir” şiirinde kalbimizi sızlatarak anlatır:
Üsküp ki Yıldırım Bâyezıd Han diyarıdır,
Evlâd-ı Fâtihân’a onun yadigârıdır.
Fîrûze kubbelerle bizim şehrimizdi o;
Yalnız bizimdi, çehre ve rûhiyle biz’di o.
Üsküp ki Şar Dağı’nda devâmıydı Bursa’nın.
Bir lâle bahçesiydi dökülmüş temiz kanın.
Üç şanlı harbin arş’a asılmış silâhları
Parlardı yaşlı gözlere bayram sabâhları.
Ben girmeden hayâtı şafaklandıran çağa,
Bir sonbahârda annemi gömdük o toprağa.
İsâ Bey’in fetihte açılmış mezârlığı
Hulyama âhiret gibi nakşetti varlığı.
Vaktiyle öz vatanda bizimken, bugün niçin
Üsküp bizim değil? Bunu duydum için için.
Kalbimde bir hayâli kalıp kaybolan şehir!
Ayrılmanın bıraktığı hicrân derindedir!
Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene,
Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene.
Elinizdeki eser, Üsküp merkezli olarak Makedonya, Kosova, Yunanistan, Bulgaristan, Karadağ, Bosna-Hersek ve Sırbistan gözlemlerinden oluşan günlük ve hatıralarla yazılmıştır. Eser, Makedonya ve Kosova’da tamamen boşalan, yok olan veya kısmen boşalan Türk köylerinin, göçlerle azınlık durumuna düşen Türklerle anadilleri Makedonca olan Türk (Türkbaş-Torbeş) asıllıların dramını yansıtmakta; halihazırda Makedonya ve Kosova Türkleri için neler yapılması gerektiğini sorgulamaktadır.