10 Ocak 2017 yılında yürürlüğe giren Sınai Mülkiyet Kanunu'yla, markayla ilgili düzenlemeler, uluslararası düzenlemelere uyumlulaştırılmaya çalışılmıştır. Marka hakkının mutlak bir hak oluşu ve ürünlerin kökenini göstermesi, bu düzenlemelerle korunmasını gerektirmektedir. Böylece üçüncü kişiler tarafından marka hakkına yönelik haksız eylemlerin önüne geçilmesi ve markaya geniş bir koruma sağlanması hedeflenmiştir.
Eserin ana konularını, marka hakkına tecavüz sayılan fiiller ve markasına tecavüz edilen hak sahibinin tazminat talepleri oluşturmaktadır. SMK'nın yürürlüğe girmesiyle, marka hakkına tecavüz sayılan fiillerin kapsamı genişletilmiş, böylece KHK döneminde var olan uygulama sorunlarının önüne geçilmeye çalışılmıştır.
SMK'nın yürürlüğe girmesinden sonra, marka hakkına tecavüz halinde talep edilebilecek ihtiyati tedbirler ve tazminat dışındaki davaların yer aldığı birçok çalışma yapılmasına karşın, tecavüz fiilleri ve tazminat taleplerinin kapsamlı olarak irdelendiği bir çalışma yapılmamıştır. Bu nedenle eserin kapsamı, tecavüz halleri ve tazminat davalarıyla sınırlandırılmıştır.
Eserin birinci bölümünde marka kavramı, marka hakkı ve hakkın temel prensipleri ile bu prensiplerin istisnaları anlatılmıştır. İkinci bölümde marka hakkının, üçüncü kişilerin haksız eylemlerine karşı korunmasının koşulları ve hangi eylemlere karşı markanın, mevzuatımızda ve uluslararası düzenlemelerde ne şekilde korunduğu detaylı bir biçimde ele alınmıştır. Üçüncü ve son bölümde ise marka hakkına yönelik olarak yapılan tecavüz fiilleri nedeniyle meydana gelen zararların, hangi usuller ve koşullar altında tazmin edileceği, yasal düzenlemelerle açıklanmıştır.
Eserde; yabancı mahkeme kararları ve Yargıtay kararlarıyla konular somutlaştırılmaya çalışılmış, doktrindeki tartışmalı konuların ilgili bölümlerine değinilmiş ve yargı kararlarıyla karşılaştırması yapılmıştır.
10 Ocak 2017 yılında yürürlüğe giren Sınai Mülkiyet Kanunu'yla, markayla ilgili düzenlemeler, uluslararası düzenlemelere uyumlulaştırılmaya çalışılmıştır. Marka hakkının mutlak bir hak oluşu ve ürünlerin kökenini göstermesi, bu düzenlemelerle korunmasını gerektirmektedir. Böylece üçüncü kişiler tarafından marka hakkına yönelik haksız eylemlerin önüne geçilmesi ve markaya geniş bir koruma sağlanması hedeflenmiştir.
Eserin ana konularını, marka hakkına tecavüz sayılan fiiller ve markasına tecavüz edilen hak sahibinin tazminat talepleri oluşturmaktadır. SMK'nın yürürlüğe girmesiyle, marka hakkına tecavüz sayılan fiillerin kapsamı genişletilmiş, böylece KHK döneminde var olan uygulama sorunlarının önüne geçilmeye çalışılmıştır.
SMK'nın yürürlüğe girmesinden sonra, marka hakkına tecavüz halinde talep edilebilecek ihtiyati tedbirler ve tazminat dışındaki davaların yer aldığı birçok çalışma yapılmasına karşın, tecavüz fiilleri ve tazminat taleplerinin kapsamlı olarak irdelendiği bir çalışma yapılmamıştır. Bu nedenle eserin kapsamı, tecavüz halleri ve tazminat davalarıyla sınırlandırılmıştır.
Eserin birinci bölümünde marka kavramı, marka hakkı ve hakkın temel prensipleri ile bu prensiplerin istisnaları anlatılmıştır. İkinci bölümde marka hakkının, üçüncü kişilerin haksız eylemlerine karşı korunmasının koşulları ve hangi eylemlere karşı markanın, mevzuatımızda ve uluslararası düzenlemelerde ne şekilde korunduğu detaylı bir biçimde ele alınmıştır. Üçüncü ve son bölümde ise marka hakkına yönelik olarak yapılan tecavüz fiilleri nedeniyle meydana gelen zararların, hangi usuller ve koşullar altında tazmin edileceği, yasal düzenlemelerle açıklanmıştır.
Eserde; yabancı mahkeme kararları ve Yargıtay kararlarıyla konular somutlaştırılmaya çalışılmış, doktrindeki tartışmalı konuların ilgili bölümlerine değinilmiş ve yargı kararlarıyla karşılaştırması yapılmıştır.