Binbir Gece, Binbir Gündüz ve El-Ferec Baʽde’ş-sidde adlı eserlerde farklı varyantları bulunan Seyfü’l-mülūk ve Bediʽü’l-cemâl hikâyesi, Yusuf u Züleyha ve Leyli vü Mecnun hikâyeleri gibi çok sevilmiş ve farklı dönemlerde Türkçeye aktarılmıştır. Bu çalışmada, XVI. yüzyılda Çağatay yazı dili ile Meclisî tarafından kaleme alınan Ḳıṣṣa-yı Seyfü’l-mülûk eserinin Özbekistan Bilimler Akademisi Ebû Reyhan el-Birûnî Şarkşinaslık Enstitüsü Kütüphanesi’nde bulunan iki el yazma nüshası ve 1840’ta Kazan’da yapılan taş baskı nüshası karşılaştırılarak tenkitli metni oluşturulmaya çalışılmıştır. Ortaya konan metin, dil özellikleri bakımından incelenmiş ve dizin oluşturulmuştur.
Meclisî, 15. yüzyıl sonları ve 16. yüzyıl başlarında yaşamıştır. Aslen Harezmli olan Meclisî, bir süre Harezm’de yaşadıktan sonra Buhara’ya göç etmiştir. Burada Şeybânî hanlarından Ubeydullah Han ve onun oğlu Abdülaziz Han’a hizmet etmiş onların zamanında sarayda bulunmuştur. Hasan Hoca Nisârî’nin Müzekkir-i Ahbab (Dostlar Yâdnâmesi) adlı tezkiresinde aktardığına göre etkileyici gazelleri ve kasideleri bulunmaktadır. Ama ne yazık ki ona ait şiirler ya da bir divan bulunamamıştır. Ondan günümüze ulaşan tek eser Kıssa-yı Seyfü’l-mülûk adlı bu eseridir.
Meclisî, eserini Lutfî’nin Gül ü Nevrûz eserinden ilham alarak saf Türk diliyle yazmıştır. Ömrünün son zamanlarını tüm Buhara halkı gibi sıkıntı ve zorluklar içerisinde geçiren Meclisî, kendinden sonra gelenleri etkilemiş ve halk ağzının klasik edebiyatta kullanılmasına örnek olmuştur.
Binbir Gece, Binbir Gündüz ve El-Ferec Baʽde’ş-sidde adlı eserlerde farklı varyantları bulunan Seyfü’l-mülūk ve Bediʽü’l-cemâl hikâyesi, Yusuf u Züleyha ve Leyli vü Mecnun hikâyeleri gibi çok sevilmiş ve farklı dönemlerde Türkçeye aktarılmıştır. Bu çalışmada, XVI. yüzyılda Çağatay yazı dili ile Meclisî tarafından kaleme alınan Ḳıṣṣa-yı Seyfü’l-mülûk eserinin Özbekistan Bilimler Akademisi Ebû Reyhan el-Birûnî Şarkşinaslık Enstitüsü Kütüphanesi’nde bulunan iki el yazma nüshası ve 1840’ta Kazan’da yapılan taş baskı nüshası karşılaştırılarak tenkitli metni oluşturulmaya çalışılmıştır. Ortaya konan metin, dil özellikleri bakımından incelenmiş ve dizin oluşturulmuştur.
Meclisî, 15. yüzyıl sonları ve 16. yüzyıl başlarında yaşamıştır. Aslen Harezmli olan Meclisî, bir süre Harezm’de yaşadıktan sonra Buhara’ya göç etmiştir. Burada Şeybânî hanlarından Ubeydullah Han ve onun oğlu Abdülaziz Han’a hizmet etmiş onların zamanında sarayda bulunmuştur. Hasan Hoca Nisârî’nin Müzekkir-i Ahbab (Dostlar Yâdnâmesi) adlı tezkiresinde aktardığına göre etkileyici gazelleri ve kasideleri bulunmaktadır. Ama ne yazık ki ona ait şiirler ya da bir divan bulunamamıştır. Ondan günümüze ulaşan tek eser Kıssa-yı Seyfü’l-mülûk adlı bu eseridir.
Meclisî, eserini Lutfî’nin Gül ü Nevrûz eserinden ilham alarak saf Türk diliyle yazmıştır. Ömrünün son zamanlarını tüm Buhara halkı gibi sıkıntı ve zorluklar içerisinde geçiren Meclisî, kendinden sonra gelenleri etkilemiş ve halk ağzının klasik edebiyatta kullanılmasına örnek olmuştur.