İşlem hayatının hız ve akışkanlığı açısından işlem hayatı aktörlerinin mümkün olduğunca güven içerisinde hareket etmesi ve gerçekleştirilen işlemlerin geçerliliği konusunda mümkün olduğunca az tereddüt duyması arzulanmaktadır. Öte yandan arzulanan bu tabloya erişilmesi çok da kolay değildir. Öyle ki işlem hayatına katılanlar her zaman beklentilere uygun davranışlar sergilememekte ve işlem hayatının işleyişini sekteye uğratabilecek birtakım pürüzler ortaya çıkabilmektedir. Söz gelimi olağan koşullarda bir taşınırı devreden ve devre yetkili olması beklenen kişi bu yetkiye sahip olmayabilmekte; işlem yapılan üçüncü kişilere bildirilen temsil yetkisi iç ilişkide verilen yetkiyle uyuşmayabilmekte ya da devletin gözetimi ve denetimi altında tutulan bir sicil olması dolayısıyla gerçek hukuki durumu yansıtması gerektiği düşünülen tapu sicili zaman zaman gerçeği yansıtmayabilmektedir. Bu tür noksanlıklara rağmen işlem hayatının akışı ve işlem güvenliği önceliklendirilmek istendiğinde ise, bunu gerekçelendirecek bir enstrümana ihtiyaç duyulmaktadır. Görünüşün gerçek durumla örtüşmediği ancak bunun üçüncü kişiler açısından anlaşılabilir olmadığı durumlarda bu enstrüman, hukuki görünüşe güvenin olumlu korunması olarak kendini göstermektedir. Zira hukuki görünüşe güvenin olumlu olarak korunduğu durumlarda görünüş adeta gerçeğe uygunmuş gibi işlem görmekte ve az önce sözü edilen noksanlıklar işlem hayatını etkilemeksizin daha baştan giderilmektedir. Bu çalışmada da hukuki görünüş kavramının ne anlama geldiği, hukuki görünüşe güvenin olumlu korunmasının şartları ve olumlu korumanın sonuçlarının bilhassa güvenin korunmasının sonuçlarının yüklendiği kişi açısından hangi şekillerde ortaya çıkabileceği ele alınmaktadır. Bu kapsamda temsil, alacağın devri, emin sıfatıyla zilyetten ayni hak kazanımı ve tapu siciline güvenin korunması gibi kurumlar hukuki görünüşe güvenin korunması perspektifinden incelenmektedir.
İşlem hayatının hız ve akışkanlığı açısından işlem hayatı aktörlerinin mümkün olduğunca güven içerisinde hareket etmesi ve gerçekleştirilen işlemlerin geçerliliği konusunda mümkün olduğunca az tereddüt duyması arzulanmaktadır. Öte yandan arzulanan bu tabloya erişilmesi çok da kolay değildir. Öyle ki işlem hayatına katılanlar her zaman beklentilere uygun davranışlar sergilememekte ve işlem hayatının işleyişini sekteye uğratabilecek birtakım pürüzler ortaya çıkabilmektedir. Söz gelimi olağan koşullarda bir taşınırı devreden ve devre yetkili olması beklenen kişi bu yetkiye sahip olmayabilmekte; işlem yapılan üçüncü kişilere bildirilen temsil yetkisi iç ilişkide verilen yetkiyle uyuşmayabilmekte ya da devletin gözetimi ve denetimi altında tutulan bir sicil olması dolayısıyla gerçek hukuki durumu yansıtması gerektiği düşünülen tapu sicili zaman zaman gerçeği yansıtmayabilmektedir. Bu tür noksanlıklara rağmen işlem hayatının akışı ve işlem güvenliği önceliklendirilmek istendiğinde ise, bunu gerekçelendirecek bir enstrümana ihtiyaç duyulmaktadır. Görünüşün gerçek durumla örtüşmediği ancak bunun üçüncü kişiler açısından anlaşılabilir olmadığı durumlarda bu enstrüman, hukuki görünüşe güvenin olumlu korunması olarak kendini göstermektedir. Zira hukuki görünüşe güvenin olumlu olarak korunduğu durumlarda görünüş adeta gerçeğe uygunmuş gibi işlem görmekte ve az önce sözü edilen noksanlıklar işlem hayatını etkilemeksizin daha baştan giderilmektedir. Bu çalışmada da hukuki görünüş kavramının ne anlama geldiği, hukuki görünüşe güvenin olumlu korunmasının şartları ve olumlu korumanın sonuçlarının bilhassa güvenin korunmasının sonuçlarının yüklendiği kişi açısından hangi şekillerde ortaya çıkabileceği ele alınmaktadır. Bu kapsamda temsil, alacağın devri, emin sıfatıyla zilyetten ayni hak kazanımı ve tapu siciline güvenin korunması gibi kurumlar hukuki görünüşe güvenin korunması perspektifinden incelenmektedir.