İletişim, yalnızca iletişim tarihi ve toplum ile ilişkili bir süreç değildir. Özellikle günümüzde iletişim aygıtlarının bu süreçte oynadığı rol reddedilemez. Bilgi çağının getirdiği enformasyon karmaşası içerisinde, insanların günlük kullanımının bir parçası olan medya teknolojileri ile ilişkisi fark edilemeyecek bir bütünleşme yaşamaktadır. Artık gündelik iletişimin bir parçası olan medya aygıtlarının tarihçesini ve kullanımlarını bilmek, günümüzü şekillendiren araçların gelecekte oluşturacağı toplumu ve yapılanmaları anlamak için önemlidir. Medya arkeolojisi, dijital kültürün getirdiği amneziyi engelleyerek bir kategoriye sokmuştur. Medya aygıtlarının sürekli değişim hâlinde olan arayüz ve yazılım teknolojileri, toplumun belleğini yaratan “ne”, “ne zaman” ve “nerede” sorularının zamansal, kuramsal ve düşünsel olarak yer değiştirmelerine neden olmuştur. Medya arkeolojisi, duyularımızın medya bağlamında tarih boyunca nasıl eklemlendiğine ilişkin bir analiz için iyi bir metodoloji sunmaktadır.
Medya aygıtlarının insan iletişiminin başlangıcından itibaren nasıl icat edildiği, nasıl geliştiği ve kullanım bulduğuna dair soruları yanıtlayan medya arkeolojisi, insan- alet ilişkisinin farklı bir perspektifini ortaya koymaktadır. Bu kapsamda Medeniyet ve İletişimin Arkeolojisi kitabı, medya arkeolojisinin Türkiye'de tanınması ve iletişim tarihi ile ortak ve ayrı yanlarını gözler önüne sermesi açısından önemli bir kaynaktır.
İletişim, yalnızca iletişim tarihi ve toplum ile ilişkili bir süreç değildir. Özellikle günümüzde iletişim aygıtlarının bu süreçte oynadığı rol reddedilemez. Bilgi çağının getirdiği enformasyon karmaşası içerisinde, insanların günlük kullanımının bir parçası olan medya teknolojileri ile ilişkisi fark edilemeyecek bir bütünleşme yaşamaktadır. Artık gündelik iletişimin bir parçası olan medya aygıtlarının tarihçesini ve kullanımlarını bilmek, günümüzü şekillendiren araçların gelecekte oluşturacağı toplumu ve yapılanmaları anlamak için önemlidir. Medya arkeolojisi, dijital kültürün getirdiği amneziyi engelleyerek bir kategoriye sokmuştur. Medya aygıtlarının sürekli değişim hâlinde olan arayüz ve yazılım teknolojileri, toplumun belleğini yaratan “ne”, “ne zaman” ve “nerede” sorularının zamansal, kuramsal ve düşünsel olarak yer değiştirmelerine neden olmuştur. Medya arkeolojisi, duyularımızın medya bağlamında tarih boyunca nasıl eklemlendiğine ilişkin bir analiz için iyi bir metodoloji sunmaktadır.
Medya aygıtlarının insan iletişiminin başlangıcından itibaren nasıl icat edildiği, nasıl geliştiği ve kullanım bulduğuna dair soruları yanıtlayan medya arkeolojisi, insan- alet ilişkisinin farklı bir perspektifini ortaya koymaktadır. Bu kapsamda Medeniyet ve İletişimin Arkeolojisi kitabı, medya arkeolojisinin Türkiye'de tanınması ve iletişim tarihi ile ortak ve ayrı yanlarını gözler önüne sermesi açısından önemli bir kaynaktır.